Gönderi

Bir Yudum Kitap
An olur, başımıza türlü musibetler gelir de aklımızı kaybederiz. İşte tam o an, bir yüreği olduğunu hatırlamalı insan. Dinlemeli kalbinin sesini. Onu da kaybederse ne fena. Sâmiha Ayverdi, "İnsan olmak, savaşta ve barışta insan olduğunu, insanca yaşamak ve ölmek gerektiğini unutmamaktı." der. Şairin dediği gibi: Bir kalbiniz vardır, onu tanıyınız sevgili okur. Tanıyınız ki yaşayalım bir ömür insan kalarak. Var olun.   Uğur Demircan - Vapurda Türk Dili Dergisi, 797. Sayı   “İşe yarar tek yerimiz gözlerimiz belki de.” diyordu içlerinden biri. Puslu bir sesti. Diğerinin “neden” diye sormasını bekledi sanki ve ses gelmemesine rağmen sormuş gibi cevapladı: “Gözlerimizde kapak var çünkü. Kapatıp, bugünü görmemeyi başarıyoruz.” “Bugünde ne var ki görmek istemediğin?” “Yanlış insanlar var mesela. Bir vesileyle tanıştığımız, tanımak zorunda kaldığımız... Faydasız, hatta bize zarar veren insanlar. Sonra tanık olmak zorunda kaldığımız seviyesiz, saçma sapan olaylar ve daha nicesi; kapakları indirince yoklar. Bunları görmemek gibi bir şansımız var, anlayacağın.” “İşe yarar tek yerimiz gözlerimiz, dedin. Peki ya diğerleri?” “Diğerleri...” dedi ve birkaç saniye düşündü. Önümdeki çocuk martılara simit atmaya çalışıyordu bu esnada. Babasının her attığı martılar tarafından kapılırken çocuğun attıkları denize düşüyordu. Çocuktaki hayal kırıklığını ben oturduğum yerden görebiliyordum, babası göremiyordu. Babası, ondan da çocuk olmuştu artık. Ağzı kulaklarında, simit parçaları atıyordu çılgınca. “Kulaklar.” dedi beriki. “Kulaklar kendini kapatamıyor örneğin.” “Kulağı niçin kapatma ihtiyacı hissedelim ki?” “Kulaklar her şeyi duyuyor dostum. Dışarıda duyduğun sesleri hiç düşündün mü? Bir insan sesi, caddeden gelen bir gürültü, geçen arabalardan yükselen bir şarkı mesela, geçmişten bir anıyı canlandırıveriyor istemediğimiz hâlde.” “Sen nostalji seven adamsın. Anıları canlandırması iyi değil mi?” “Nostalji demek, filtreli anı demektir aslında. Sadece iyi anılar canlanınca nostalji olur onun adı. Hatırlamak istemediklerine böyle afili bir isim bile koymamış insanoğlu. Yok saymış demek ki tümüyle.” “Düşününce mantıklı geliyor söylediklerin.” “Ama düşünmemeyi tercih ediyorsun değil mi?” Gülüştüklerini, sırtıma değen tahta koltuğu titreştirmelerinden anladım. İyi dost olmalıydılar. “Bak mesela, burun da öyle.” “Allah aşkına burundan ne istiyorsun?” “İstemediğimiz şeyleri koklamamayı tercih edebiliyor muyuz? Hayır! Kapanmıyor burun delikleri de kendi kendine!” “Kapanmayınca ne oluyor?” “Ne bileyim bir sıcak ekmek kokusu, ansızın rüzgârla geliveren hoş bir parfüm... O da çok şey hatırlatıyor insana. Yine geçmişten.” “Sabahtan akşama yetmişlerden, seksenlerden şarkılar dinleyen adam- sın, geçmişten bu kadar çekindiğini sanmazdım.” “Gariptir, içinde yaşadığımız halde ‘bugün’den saklanabiliyorken artık geride kaldığı düşünülen geçmişten kaçamıyoruz. O gelip bizi buluyor.”
··
28 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.