Gönderi

160 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 8 hours
Bu gün anneler günü ve tüm annelerin bu özel gününü kutlarım. Tabii Zeynep Demircioğlu ile Ayten Gökçer'in oynadığı, unutamadığımız '' Anneler Günü'' filmine fon müziği olmuş Hülya Kırbağ'ın seslendirdiği o güzel parçayı bırakıyorum: youtube.com/watch?v=4uznrdd... Bir köy, bir dram, dört kardeş, dört yetim, tek acı... Gülten Dayıoğlu, yıllardır kütüphanelerimizi, okullarımızı verdiği güzel eserlerle adeta süslemiştir. Yalnız okullarla kalmamış, gönlümüze de ismini kazıtmıştır adeta. Tabii Dayıoğlu'nu özellikle 70 ve 80'ler kuşağında çocukluğu filizlenmiş büyüklerimiz daha iyi bilir. Günümüz çocuk ve gençlerine ise; her toplulukta adını anarak, yıllarca basılmış değerli kitaplarının, yine aynı şevkle basılarak, onlara bu büyük hazineyi tanıtmak herkesin görevidir. Nasıl ki çocuk edebiyatında Kemalettin Tuğcu, erkek bir yazar olarak bir yolu tuttuysa, yine Gülten Dayıoğlu da, yeri geldi bir anne yeri geldi bir öğretmen profilinde, kadın bir yazar olarak, o da ayrı bir yol tutmuştur. Tabii bu yollar en güzele, mutluluğa, sevince, dostluklara çıkmıştır hep. Başöğretmen Atatürk'ün ışığında süregelen bu ilim, fen, aydınlık dolu bir yol gözümüzü açmış, fikirlerimizi yontmuş, geleceğe daha bir umutla bakmamıza vesile olmuştur. Yazar ve eserine bakacak olursak, öykümüz küçük bir köyde geçiyor. Efendim işte, muhtarıyla, delisiyle, tezek kokusuyla, papatyalarıyla, sabah öten horoz sesiyle ve en önemlisi resimlere tablo olmuş güzel bir köy hayatını yaşıyoruz sayfalarda. Söğüt ağacından yapılan düdükler filan da kitaba girdi mi bir anda, kendimi, küçüklüğümü köyde geçirdiğim zamanlarda hatırladım. Ne tatlıydı, ne hoştu... Eskiler bilir, söğüt ağacından bir parça kesilir, bir bıçak veya çakı yardımıyla kesilir ve üstüne vurarak tekerleme söylenir: Öt bari, öt bari ötmesen de çık bari... sesleriyle neşemizden geçilmezdi. Çocuk olmak iyidir. Dedemin de bir lafı var: Akıl ermedik iyi bir şey. Yani çocuklar -bazen kurnaz olsalar da:) - küçükken çoğu şeye aklı ermez, gezer, tozar, para varmıymış yokmuymuş bilmez ya, işte dedem de eskiden babamgile çocukken, tebessüm ederek bu cümleyi söylermiş. İşte biz de eskileri hatırlayarak bu eserde dört öksüz kardeşin dramına şahit oluyoruz. Annesizliğin ne kadar büyük bir yıkım olması, hele ki dört kardeşten en büyüğü olan Feten'in üzerine diğer üç kardeşin de yükü binerse, acılar kat kat artıyor, keder hiçbir zaman gitmiyor üzerlerinden. Bu öykü devam ederken bir yandan çocukların dramına, hüznüne ortak olurken, bir yandan da insanlığımızı sorguluyoruz. Bir evde baba yoksa hayat bir şekilde gidiyor ama ya anne, işte bir evde ana olmadı o ev, hayat boyu ateşi sönmüş ocak, dumanı tütmez bir baca oluyor. Bu yüzden anne ve babanın kıymetini bilmek lazım. Feten gibi öksüz kalmış kardeşlerimizi anlayarak, onların ellerinden tutarak bir nebze de olsa kederlerine ortak olmamız gerekiyor. Hayata bizi bağlayan hep umuttur, umut da annelerin kalbindedir...
Dört Kardeştiler
Dört KardeştilerGülten Dayıoğlu · Altın Kitaplar · 20222,188 okunma
··
109 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.