Gönderi

240 syf.
·
Not rated
LATİFE TEKİN VE “SEVGİLİ ARSIZ ÖLÜM”E DAİR DÜŞÜNCELER "Dirmit o günden sonra yüreğine kul köle oldu. Yüreği ne yap dediyse onu yaptı, yüreği nereye git dediyse oraya gitti, yüreği ne dediyse onu dedi. Yüreği kafasıyla zıtlaştıysa o da zıtlaştı. Yüreği taştıysa o da taştı. Yüreği çırpındıysa o da çırpındı. Yüreğiyle birlik oldu."(s.163) Latife Tekin’in “Sevgili Arsız Ölüm” kitabını almış ama okumamıştım. “İstanbul Okuma Grubu” bu kitabı seçince sonunda bu kitabı okuma fırsatı çıktığı için çok sevindim. Ancak kitabı okumaya başlayınca havadan mı yoksa benim havamdaki muhalif rüzgarlardan mı bilemem bir türlü ilerleyemedim. Oysa öyle heyecanla başlamıştım ki kitaba. Ancak bir önceki kitabımız olan “Beni Asla Bırakma”da da benzer bir his yaşadığım için her şeye rağmen kitabı bitirip kitap sohbetine katılma kararı aldım. İyi ki de almışım. Kitap her ne kadar benden kaynaklanan sebeplerle kendini bana tam olarak açmasa da okuma grubundaki arkadaşlarımın yorumları ve benim kitabı okurken tuttuğum notlar, bir yazı yazacak malzemeyi verdi bana. Biliyorum ve baştan da söylüyorum bu yazı, kitabı enine boyuna tahlil eden derin bir yazı olmayacak, bir parça hissî olacak ama olsun yine de yazmak istedim. Bu yazıyı yazmaya karar vermem yine okuma grubumuz sayesinde oldu, ben bu sebeple kitap grubunda kitap hakkında olumlu olumsuz yorum yapan tüm arkadaşlarıma baştan teşekkür ediyorum. Kitabı dün gece bitirdim ve kitabı okurken hissettiklerimi üçe ayırarak incelemek istiyorum: İlk 50 sayfada çok zorlandım, sonrasında kitaba ve karakterlere yavaş yavaş ısındım, sonlara doğru ise büyülendiğim cümlelerle karşılaştım ve bir yazı yazmak için de bana bu kadarı yetti. Kitabı yazmadan önce Latife Tekin’le yapılmış bir söyleşiyi dinledim ve bu söyleşiden edindiğim bilgiler beni çok etkiledi. Latife Tekin, bu romanı 22 yaşında tamamlamış. Dostu Barış Pirhasan romanı okumuş ve bu romanı Memet Fuat’a götürmüş. Memet Fuat o sıralar rahatsızlığı sebebiyle hastanedeymiş ve romanı o kadar sevmiş ki hastanede hasta yatağında okumuş ve yayımlamaya karar vermiş. Fakat romanı çok beğenmesine rağmen Latife Tekin’den ikinci romanını yazmasını talep etmiş. Bunun üzerine Latife Tekin, “Berci Kristin Çöp Masalları” romanını da yazmış ve Memet Fuat, Latife Tekin 25 yaşındayken iki romanını da yayımlamış. Memet Fuat, Latife Tekin’i her zaman desteklemiş ve Tekin de yazdığı eserlerini okuması için ona gönderir fikrini alırmış. Memet Fuat, Tekin’in ilk dönem romanlarını daha çok severmiş. Tekin, “Ormanda Ölüm Yokmuş” u yazdığında Memet Fuat’a göndermiş ve o da “Eski Latife’yi yanına al da gel!” diyerek ilk dönem romanlarını daha çok sevdiğini ifade etmiş. Söyleşi oldukça uzun ve bu kitap hakkında çok değerli bilgiler içeriyor. Dinlemek isteyenler için yazımın sonuna yazının linkini bırakıyorum. Yazarların ilk kitaplarını yayımlama hikayeleri her zaman ilgimi çekmiştir. Latife Tekin’in “Sevgili Arsız Ölüm”ü son derece ağır şartlar altında yazmış olması, romanı yazarken etrafındaki dostlarının ona muhalefet etmeleri hatta karakterlerini deli olarak adlandırmaları filan onu yıldırmamış hiç. Hatta Latife Tekin dostlarından alamadığı desteği Nazım Hikmet ve Kemal Tahir arasındaki mektuplaşmaları okuyarak almış. “Onlar hapishane şartlarında muhteşem eserler yazdıklarına göre ben neden yazmayayım.” demiş ve bu mektuplar biricik motivasyon kaynağı olmuş. Farkındayım yazının yarısına geldik ve ben hala romanın yazılma hikayesinden bahsediyorum, ama bu benim için ve yazmak isteyen herkes için önemli bir ders niteliği taşıyor ve bu sebeple bu bilgileri paylaşmak istedim. Ben bu kitapta bizim toplumumuzda kadınların hayata tutunmak için gösterdikleri o inanılmaz çabayı gördüm ve bu çabanın böyle masallarla, cinlerle, perilerle dolu ironik bir hikaye eşliğinde anlatılmasını ilgi çekici buldum. Kitapların okunma zamanları olduğuna inanırım, bu sebeple “Sevgili Arsız Ölüm” her ne kadar bu ilk okumada bana hitap etmese de yeniden okunabilecek bir kitap ve ben de bu kitaba 2. şansı vereceğim. Kitabın sonlarına doğru beni derinden sarsan cümlelere denk geldim ve bu cümleleri alıntılamadan bu yazıyı bitirmek istemiyorum. Bu bağlamda bence romanın en önemli cümlelerinden biri "Şiirlerimi yırttılar! 'Şiirlerimi yırttılar!"(s.166 ) cümlesiydi ve ben bu sözleri bir “çığlık” olarak gördüm. Yine romanda aslında baskı gören bütün kadınların trajedisini ifade eden “Şiirleri yırtılan başka kızlar var mı?”(s.167) cümlesi de çok vurucuydu. Latife Tekin, kendisiyle yapılan söyleşilerde romandan çok şiire yakın olduğunu ifade ediyor ve bence romandaki şu bölümler şiirle yarışacak derecede büyüleyiciydi: “Dirmit o günden sonra hep sözcüklerden bir yorgana sarındı. Sözcüklerden bir yatağın üstünde uyudu. Sözcüklerden yapılma bir sandalyenin üstünde oturdu. Atiye günleri sayılı binlerce sözcük oldu. Huvat sözcük dolu şişelere baktı. Nuğber sözcük bekledi. Zekiye sözcük ağladı. Seyit bembeyaz takma sözcük dişleriyle güldü. Mahmut dilini dişlerinin ardına dayayıp sözcük çaldı. Halit sözcükleri duvarlara vurdu. Dirmit ne yana bakacağını, hangi birini yazacağını şaşırdı. O şaşkın şaşkın dolanıp gezinirken bulutlardan sözcük yağdı. Musluklardan sözcük aktı. Akan sözcük, yağan sözcük, susup oturan sözcük, ağız üstü divana kapaklanan sözcük Dirmit’in kafasının içinde bir toplu kargaşaya dönüştü."(s.162-163) “Sonunda Dirmit şiir yazmanın bir yolunu buldu. Sözcükleri tek tek kafasının içinden alıp yüreğine koydu. Yüreğini güp güp attırmayan sözcüğü yüreğinden çekip aldı. Dirmit o günden sonra yüreğine kul köle oldu. Yüreği ne yap dediyse onu yaptı, yüreği nereye git dediyse oraya gitti, yüreği ne dediyse onu dedi. Yüreği kafasıyla zıtlaştıysa o da zıtlaştı. Yüreği taştıysa o da taştı. Yüreği çırpındıysa o da çırpındı. Yüreğiyle birlik oldu."(s.163) Kitapta dikkatimi çeken bir diğer husus da Atiye’nin Azrail’le olan pazarlığıydı ve bu bana Dede Korkut hikayelerinden “Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Destanı”nı hatırlattı. Deli Dumrul hikayesine dönüp baktığımda “Sevgili Arsız Ölüm” ile “Dede Korkut” hikayelerinin dili arasında da bir yakınlık olduğunu keşfettim. Deli Dumrul hikayesinden alıntıladığım şu cümleler iki eser arasındaki anlatım benzerliğini gösterebilir: “Deli Dumrul kırk yiğit ile yiyip içip otururken ansızın Azrail çıkageldi. Azrail’i ne çavuş gördü, ne kapıcı. Deli Dumrul’un görür gözü görmez oldu, tutar elleri tutmaz oldu. Dünya âlem Deli Dumrul’un gözüne karanlık oldu.” (s.126, Dede Korkut Kitabı) Latife Tekin, gencecik yaşında bir iç dökme romanı yazmış ve bambaşka bir ses yakalamış. Kitabı sevsek de sevmesek de bu sese saygı duymak zorundayız. Son olarak bu kitabı okumak istiyorsanız okumaya başlayın, ya çok seveceksiniz ya da zorlanacaksınız. Ben zorlandım, ama sonuna kadar gittim, bunun için de pişman değilim, siz de kendinize bir şans vermeye ne dersiniz? Latife Tekin söyleşisinin linki: youtu.be/rg-fThXdsLI BLOGUMDAN OKUMAK İSTERSENİZ: hercaiokumalar.wordpress.com/2018/05/14/lati...
Sevgili Arsız Ölüm
Sevgili Arsız ÖlümLatife Tekin · İletişim Yayınevi · 20137.1k okunma
··
323 views
Necip G. okurunun profil resmi
Ayşe hanım kaleminize, emeklerinize sağlık. Daha ‘hissî’ olarak tanımladığınız bu incelemeniz de en az diğerleri kadar doyurucu olmuş. Ayrıca çok enine boyuna tahlil etmedim demenize rağmen bu kitapla Dede Korkut hikayeleri arasında kurduğunuz bağlantı gözlerden kaçmadı:) Yine her zamanki gibi mütevazı kişiliğiniz burada da devreye girmiş:) Kitabın yazılış hikayesini de yine emek harcayarak özetle anlatmışsınız ki ben okurken çok keyif aldım bu kısmı... Zamanında birbirine yardım eden, destek çıkan insanlar varmış. Bunu bir kez daha görmüş olduk. Şimdi ilk kitabını çıkarmak isteyenlerin Allah yardımcısı olsun. Çünkü işkence ve sömürüye döndü bu iş... Ayşe Hanım kısacası ben incelemenizi çok sevdim ve bolca fikir sahibi oldum sayenizde... Eminim okuyan herkes benim gibi düşünecektir. Selam ve sevgilerimle...
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Var olun Necip Bey:) Ben de inanın sizin bu desteklerinizi hiç unutmayacağım. Biraz kendimle konuşur gibi bir yazı oldu ama yine de beğeninizi ifade etmişsiniz. Teşekkürler:))
Roquentin okurunun profil resmi
Valla çok güzel olmuş kız:):)
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Ben pek beğenmedim ama yazmak istedim yine de. Sağ ol yine de:))
9 next answer
Semih Doğan okurunun profil resmi
Ayşe Hanım, dikkatinizi çeken tüm detaylara katılıyorum. Tespitleriniz çok yerinde bana göre. Alıntı yaptığınız o şiirsel paragraflar da çok hoştu gerçekten. Mesela ben “Şiirleri yırtılan başka kızlar da var mıdır?” cümlesini kaçırmışım. Bu yüzden değerli okurların incelemeleri de kitaptan bahsetmese bile değerli oluyor. İlk 50 sayfa kitabın diline ve karakterlere alışma bölümüydü. Grafik olarak düşünürsek gittikçe yükselen bir grafik çiziyor kitap ve sonlara doğru o zorlandığınız kitabı hiç elinizden bırakmak istemiyorsunuz. Kitaba karşı duygularımız çok benzermiş. Beni mutlu etti bu durum. Elinize sağlık.
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Öncelikle değer verip yorum yaptığınız için çok teşekkür ederim Semih Bey. Yazımda da ifade ettigim gibi o elinden birakamama durumu bende biraz zoraki oldu:(Ama yine de umudumu kaybetmedim.:) Okuma grubunun motivasyonu ile de bu yazı çıktı. Tekrar teşekkürler.
1 next answer
Ebru Ince okurunun profil resmi
:) seviliyorsun
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
:))Hislerimiz karşılıklı:) Zaten okuma grubunun enerjisi ve motivasyonu olmasaydı bu yazı asla yazılamazdı...
1 next answer
İbrahim okurunun profil resmi
Yüzyıllık Yalnızlık kitabının okurken aklım sürekli bu esere gitti. İster istemez bu eser ile kıyasladım. Bilmiyorum benim gibi iki eser arasında bağ kuran var mı? Öncelikle bu kıyaslamanın sebebinin, biçimsel olarak iki eserin birbirine benzemesi olduğunu düşünüyorum. Yüzyıllık Yalnızlık kitabının teknik olarak daha üst seviyede -daha derli toplu ve imgelem açısından- olduğunu söyleyebilirim. Yalnız Sevgili Arsız Ölüm de barındırdığı kültür birikimi açısından az bir eser değil. Velhasıl kelam güzel eserler ikisi de. İnsana çok şeyler katıyorlar. Kaleminize sağlık güzel olmuş. Keyifli okumalar dilerim.
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Bu kitabı okuma grubunda tartışırken birkaç arkadaşımız Yüzyıllık Yalnızlık'taki bazı karakterler ve iki kitabın üslubu arasındaki benzerlikten bahsettiler. Ancak yazının sonuna koyduğum söyleşide de ifade ettiği gibi Latife Tekin bu kitabı okumamış. Son kertede insan olmaktan ve benzer sarsılmaları yaşamaktan kaynaklı bir benzerlik diyebiliriz zannımca.:) Okuduğunuz ve görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim.
1 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.