Ana sorun, "bilim”in, temel öge olarak, "din'in yerine nasıl geçirilebileceğiydi. Din, Anadolu insanında evrenle bağlantılı en yüksek meşruiyet kaynağını oluşturmuştu. Atatürk'ün evreni ise doğa yasalarının evreniydi. Bu noktadaki kesin tutumu çevresindekilerin bazılarından açıkça ayrılıyordu. Atatürk'ün doğa yasalarını Cumhuriyet'in temel felsefesi niteliğine getirme çabası, bilimi bir "uygar din" ya da "civil religion" olarak gördüğünü kanıtlar. Yani Atatürk'ün dini toplumsal bir olgu saydığını ve bilimi, dinin bu toplumsal işlevinin yerine koymak istediğini gösterir.