Biz Müslümanlar tarihin şu anında bir mağarada üç yüz yıl (hatta bin yıl)
uyuduktan sonra uyanan Ashab-ı Kehf'e benzemekteyiz. Uykudan uyanıp şehre inince
yaşadığımız "şok" ile etrafımıza şaşkın şakın bakınıp "Ne oldu bu dünyaya böyle,
hiçbir şey bıraktığımız gibi değil" demekteyiz. Çünkü zaman akıp gitmiş, hayat
değişmiş, insanlar başkalaşmış; ne anamız, ne babamız, ne akrabalarımız kalmış,
yaşadığımız sokaklar, gezip dolaştığımız caddeler, konuştuğumuz dil bambaşka
olmuştur. On bin nüfuslu küçük kasabamız 25 milyonluk koskoca bir metropole
dönüşmüştür. Ne at kalmış ne kağnı; insanlar garip arabaların üzerinde oradan
buraya koşturmakta, telefondan bilgisayara, elektrikten delikli demire acayip
aletler kullanmaktadırlar.