Hah, işte bir inceleme daha. Nedir Hah? Bir ünlem mi!? Kaybettiğimiz bir şeyi bulmanın sevinci mi yoksa? Hangisi? Ne dediniz, duyamadım? Hah, aynen öyle. Siz neyi isterseniz odur Hah. Bakalım bizim Hah neymiş?
Kitabımız 3 ana bölüm olmak üzere toplam 11 bölüm. Şöyle ki; ana bölümlerin isimlerini yan yana getirdiğimizde bir mesaj var sanki. Bölümler:
TUZ RUHUN
Dön
Dur
De
Kırk
DAN
Devr
SU RUHU
Değ
An
Çık
Ana bölümler "Tuz Ruhun - dan - su ruhu" Acaba ne bu? Bakalım bi.
Kitabın ana konusu daha doğrusu bütün öykülerin çıktığı yol aynı: YAS.
Hiç yas tuttuk mu? Veya yas sadece "öldü"lere mi tutulur? Bir nesneye, eşyaya tutulamaz mı? Tutulur. İstediğimiz her şeyin yası tutulur. Yeri dolmayacak her şeyin.
Kitapta, bir gün elimizdeki şey(ler)in kaybedileceği, sonsuza kadar sahip olamayacağımız var. Ayrılıklar, hastalıklar, kazalar, ölümler, kayıplar...
Beste Bal kitapla ilgili yorumunda,
"Birgül Oğuz, tekil 'ah'larımızın paylaştıkça nasıl 'hah'lara dönüştüğünü, o en bana ait dediğimizin ortaklığına dikkat çekiyor" der.
Gerçekten öyle değil mi? 'Ah'larımızı paylaştığımızda 'hah' olmuyor mu? Bize aitmiş gibi görünen şeyin herkesçe ortak olduğunu görmüyor muyuz? Görüyoruz. 'Ah'larımız da, 'vah'larımız da, 'hah'larımız da ortak.
Öncelikle kitap öyle kolay bir kitap değil. Her öykü farklı yazar tarafından yazılmış hissi veriyor insana. Neye uğradığımızı şaşırıyoruz ilkin. Ama bir yerden sonra alışıyoruz. Ve yazarın dikkatimizi çeken şiirsel bir dili de var; okuyunca akıp giden. Tasvirler yerli yerinde. Kitabı okumuyor, seyrediyoruz sanki.
Kitabın bölümleri bir mesaj mı veriyor demiştik. "Dünyanın tuzu sensin" diyor yazarımız. Benim anladığım "dünyaya anlam veren bir şey varsa o da sensin" demek istiyor. Dünyanın tuzu biziz. İNSAN.
Bizi ve yas'ımızı anlatan bu kitabı okuyun, okutun..!