Gönderi

Ne çılgınlık! Kendinin Yahudilerin kıralı, Tanrı’nın sevgilisi, İsrailoğullarına Cennetin yolunu açmak için gönderilmiş olduğunu iddia ediyordu bu adam! Bir âlem ki orada Sezar’ın kudretine de, valilerine de ve onlara itaat eden sinagog reislerine de yer yoktu. Sözde herkesin eşit olacağı ve ebedî mutluluğu tadacağı bir yerdi orası. O güne kadar bu en yüksek makama göz diken nice nice kişilerin en beceriklisi, en kurnazı, şüphesiz bu idi. Eğer bu adam hükümetin dizginlerini ele geçirecek olsa, elbette onu kendi selefleri gibi idare ederdi. Çünkü hayat, kendisine ‘ebedî’lik için açılmış yoldan başkasını takip edemezdi. Evet, evet! Bu sefil bunu çok iyi biliyordu ve ‘Yeni Çağ’ vaadleriyle saf bir kalabalığın güvenini kazanarak, çok ustaca bir dolap çeviriyordu. Herkesin diğerini kendi anlayışı ve kudreti derecesinde yargılaması doğru ise, Pontius Pilatus da bu kanundan yararlanmayı hayal edebilirdi. Çünkü İsa’da, gizlice özlemini duyduğu kudreti görüyordu, ama buna bir gün kavuşacağını ümid edemiyor, ummaya cesaret edemiyordu. Karşısındaki bu mahkûma kinle karışık bir ilgi duymasının asıl sebebi buydu işte.
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.