Topluma ve ait olduğumuz cemiyetlere , bozulmaya uğramayan gücümüzün öyle büyük parçasını sunduk ki cinsellik ve saldırganlık gibi kök dürtülerimiz eski bütünsel erklerini gösteremeyecek haldeler artık.
Ruhsal yaşantımız giderek , daha hassas dallanıp budaklanan kanallara yayıldıkça , doğal akışının gücünü daha çok kaybediyor.
Özellikle uygar insanın cinsel yaşamı ağır hasar almıştır. Tıpkı diğer organlarımızda , diş yapımızda ya da saçlarımızda olduğu gibi , cinsel yaşamımız da bir tür yıpranma sürecinden geçmiştir adeta.