Gönderi

Göçüp duran sonra geri dönen bu kuşların asıl yurdunun neresi olduğunu merak ederdi sonra. Masum bir meraktı bu. Eğer gidilip de dönülüyorsa, kalınmıyorsa, asıl yurt burası demekti. Öyleyse bütün bu meşakkat, bir kez yurt kılınmışa sadakat içindi. Bunu düşününce en çok, içi titrerdi kül rengi küçük kuşun. Ama sadakat kolay değildi. Sıradağların ve çöllerin üzerinden geçerek varılıyordu sıcak iklimlere ve aynı yoldan dönülüyordu geri. Yol, hep dağ ve çöl de değildi üstelik. Altınyağmur kuşları ve sarısalkım kuşları ucu bucağı olmayan okyanusu aşıyorlardı. En çok da, o kadar yüksekten bakıldığında okyanusun, bu cazibenin ama tehlikenin en derin, en yeşil, en koyu yerinde yer yüzündekiIer kadar yüksek ve sıra sıra uzanan dağların nasıl göründüğünü merak ederdi kül rengi küçük kuş. Okyanusun dibinde, suya batıp gözden yitmiş adaların, mercan kayalıklarının, yosun tarlalarının, akıntıların, dalgaların nasıl göründüğünü bilmek isterdi. Baş dönmesini, iç çekilmesini; ürpertinin kalbi istilâ ettiği andaki bu yüceliği. Artık daha fazlası olmaz ki!
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.