Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

240 syf.
·
Puan vermedi
·
58 günde okudu
Yazıma başlarken adında “Felsefe” kelimesi geçtiği için önyargı ile yaklaşıp kitabı almak istemedim ve telefonumdan okumaya başladım. Ancak kitabı sürükleyici bir şekilde okuyarak bitirdim ve tekrar okumak istediğim için yakın zamanda alacağım. Kitapta örnek verilmiş dört(kurgusal) karakter var ve bu karakterler örnek hikâyeleri çerçevesinde kişilerin sorunlarına bağlı olarak inceleniyor. Bazısı hayatın anlamını gelecekten korkarak, hayatın nereye doğru yöneldiğini bulmaya çalışırken bazısı da sürekli bir yalnızlık içinde, hayattan hiçbir şekilde tatmin olamayarak yaşıyor. Tüm bunlara ek olarak çevresindeki insanlarla boğuşuyorlar. Sorunları okurken yer yer kendinizle özdeşleştirmekte mümkün. Kitap filozofun yaşamının çok kısa bir özeti, öğretisi, tanı ve terapi gibi bölümler altında ilerliyor. Şuna katılmam gerek ki kitapta bahsedilen “şöyle bir sorununuz varsa şöyle bir filozofu okuyun ve her şey çözülsün” asla değil. Bir tanı ve terapi ortada mevcut ancak kişiyi filozoflarla ve onların öğretileri ile tanıştırmak kendine ders çıkarabilmek açısından minik bir örnek. Bu öğretileri yaşamına nasıl uygulayacağına dair karar verme süreci okuyucuya bağlı. Bu sebeple kitabın normal kişisel gelişim kitaplarından çok farklı bir boyutta olduğunu düşünüyorum. “Yük olan şeyler söylenmelidir; sadece yükten kurtulmak için değil, filozofun iyileştirici sözlerini alımlayacak bir zemin oluşturabilmek için. Kendini başka birine açmak, kendine ve dünyaya olan güvensizliğin yarattığı tutsaklıktan özgürlüğe atılan ilk adımdır.” Diyor kitapta bu benim içimde yer alan kendime uyguladığım bir kuraldır. “Yük olan şeyler söylenmelidir” Kendimden parçalar görmüş olduğum için kitabı okumayı sevdim. Aynı zamanda kitabı filozofları tanıma açısından çok yararlı bulduğumu eklemeliyim. Felsefe konusunda yeterli bir bilgi birikimim yok ve bu kitap beni felsefeye dair meraklandırdı. Örneğin Sokrates’i çok merak ediyorum. Onun hakkındaki kitapları okumak istiyorum. Nasıl bir insandı ki herkesi zengin, fakir ayırmadan düşünmeye iten tartışmalara, konulara sürükleyebiliyordu? Diyor ki; “Merkezde her zaman insan vardır. Bütün felsefi sorunların hedefi ve mekânı insandır.” Buna göre, felsefenin yeri, insanların bir arada oldukları mekânlardır yani sokaklar ve meydanlar. Düşüncelerinde bana göre büyük bir mütevazılık mevcut bu sebeple onu merak ediyorum. Tabi ki sadece Sokrates’i değil. Nietzche’yi, Kant’ı, Platon’u, Aristo’yuda merak ediyorum. Bazılarını eğitim derslerimiz sayesinde duyuyoruz ancak bu yaşamlarına, düşüncelerine değinecek kadar yeterli değil tabi ki. “Düşünüyorum öyleyse varım” sözünü hep duymuştuk. Kitap sayesinde bilgi dağarcığıma şu bilgiyi de eklemiş oldum. Parmenides bir akıl yürütme süreci sonunda “düşünmek var olmaktır” sonucuna varmış. Biri düşünceyi var olmanın önüne koyarken diğeri düşünmek ile var olmayı eşitlemiş. Üzerine düşününce bana ilginç geldi. “Hayatın son ciddiyetini ancak kendi yaşamının sonluluğunu ve bir kereliğini idrak edince kavrar insan.” Bu söz ise okuduğum an beni önce karamsarlığa sürükledi ardından yaşamın her bir saniyesinin aslında ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha fark etmemi sağladı. Son olarak, kitap beni kendi üzerimde düşünmeye itelediği için kendimde kişiliğime dair bazı özellikler fark etmemi sağladı. Bu sebeple kitabı okuduğum her farklı zaman diliminde bana eklentisinin çok fazla olacağına eminim. Okuduğunuz için teşekkürler! :)
Felsefeyle Terapi
Felsefeyle TerapiAndreas Mussenbrock · Büyülüdağ Yayınları · 201368 okunma
·
122 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.