Bozkırkurtları; sürüsüyle birlikte gezmeyen, sürüsüne uyum sağlayamayan, yalnızlığı tercih eden hayvanlardır. Herman Hesse ise kitapta yaşadığı çağa, insanlara ayak uyduramayan, hep kendi içinde bulunan, vahşi tarafını çıkaran kurtla birlikte yaşayıp çift karakterli olduğunu düşünen Hary' i işliyor. Hermann Hesse bu kitabında hümanist, savaş karşıtı, silahlanmayı reddeden, burjuvaziyi aşağılayan düşüncelerini Hary üzerinden okuyucuyla buluşturmuş. Ancak Hary burjuvaziyi eleştirmesine rağmen burjuva yaşamından çok da uzak kalabilen biri değildir. Hary 50'li yaşlarına gelmiş, edebiyat ve sanat üzerine büyük bir bilgi birikimi olan ama bulunduğu topluma, insanlara hatta kendine bile tahammül edemeyen bir karakterdir. Kendini bozkırkurdu olarak tanımlayan karakter; bir adamın ona Bozkırkurdu İncelemesini vermesiyle, karakteri olarak tanımladığı bu durumun üzerinde yoğunlaşır. Hayatını hep yalnızlık ve intihar üzerine kuran bu karakter bir barda tanıştığı Hermine ile hayatının farkına varır. Bu süreç o kadar güzel anlatılmış ki kitabı bırakmıyorsunuz. Çok net cümleler kullanan Hesse fikir yapısının zor olması dolayısıyla kitabı okurken okuyucuyu zorlamış.
Kitabı okurken çoğu zaman Hary'in yerinde buldum kendimi çünkü; günümüzde insanlar aynı şarkıları dinler, aynı dizileri izler, aynı kıyafetleri giyip hatta aynı sığ cümlelerle konuşur oldu. Sırf marka olduğu için herkesin giyindiğini giyinen, hiçbir anlamı olmadığı halde kuru gürültüden oluşan popüler müziklerin dinlenmesi buna örnektir. Hary'inin Mozart dinleyip popüler müziği aşağılamasi bana göre Bozkırkurdunun en güzel özelliğiydi. Kalabalığın çoğu zaman insanı bunalttığını düşünürüm her ne kadar büyük bir aileye sahip olsam da Hary gibi yalnızlığın altına saklanmayı severim. Çünkü kalabalığın olduğu yerde tektiplik vardır.
Eğer siz de Bozkırkurdu olduğunuzu, çağa ayak uyduramadığınızı daha doğrusu uydurmak istemediğinizi düşünüyorsanız bu kitabı okumalısınız. İçinizdeki Bozkırkurduna kulak verin.