Muhasibi merhum ile yeni tanıştım. İmam Şafinin talebesi, Gazali ve Bağdadi gibi alimlerin hocası. Nefsini sürekli muhasebe eden anlamındaki künyesini o kadar iyi hakediyor ki. Kitapları genelde bir talebe ile hocası arasında soru cevaplar şeklinde olma eğiliminde, başlık başlık konu anlatımları da var. Tasavvufla ilgili, nefis muhasebe ve terbiyesi, kalbin hastalıkları ve çözüm yollarına dair adeta bir ders, konuyla ilgili literatür kitabı gibi. Bu yüzden tekrar tekrar okunsa, içindekilerden derdine bakıp da dermanını öğrenme şeklinde okunsa yeri. Muhasibi okurken, aa bu dert benim nefsimde de var diyebiliyorsun. Burada iki şeyi farkediyorsun; ya nefsindeki, kalbindeki sıkıntıyı fark bile etmemişsin, onu murakabe ve muhasebe etme alışkanlığı edinmemişsin, hiç check uptan geçmemişsin ya da fark etmişsin lâkin sorunun çözümü noktasında doğru soruyu sorma noktasında aciz kalmışsın, soruya kalbin eriştiyse cevabını yeterince merak etmemişsin, merak etmişsen soracak kimseyi bulamamışsın, bulmuşsan kalbini tatmin edecek cevap alamamışsın... Nihayetinde soru sorma, muhasebe etme hasleti, alışkanlığı geliştirmemişsin. Zira bastırmadığın, görmezden gelmediğin, ertelemediğin her soru kalbini uyanık tutar, gözleri kapanan bir uykulunun yüzüne su çarpmak gibi adeta ve her soru seni yeni bir soruya ileten bir chechpoint, bir kontrol noktasıdır aslında oraya kadarki ilerleyişinin kaydedildiği. Eriştiğimiz her soru, bir rütbe bir mevkîdir. Muhasibi, en çok bunu öğretiyor. Soru sormanın güzelliğini, rahatsız bir nefsin, uyanık bir kalbin güzelliğini. Allah ondan razı olsun.