Bu iletimi, çeviri çeviri diye, haklı olarak kendini yerlere atan
K. 'ya ithaf ediyorum.
1 Haziran 2015 yılında bir sitede yayınlanmış bir öyküm vardı. Bir üç ay olmuştur tekrar ele almamın üstünden. Amaç yeniden şekillendirmek. Nihayet bitirdim. Şekillendirme dediğim de, 600 kelimeydi, 3100 kelime oldu. Öykülerde pek kullanmam ama, neredeyse 13 sayfaya çıktı ya, hadi dedim girişine bir epigraf koyayım. Kahraman bir kadın, mesela bir kadın şairden bir şiir olsun.
Kim olsun? Bir yandan aklımdan kadın şairler geçti, bir yandan izlek (tema). Nilgün Marmara’yı düşündüm ilk elden. Uymadı. Anna Ahmatova geldi aklıma, Galina’ya danıştım. İzleğini öykünün sordu. Anlattım, uymaz dedi. Ve, Emily Dickinson’u önerdi.
Bingo. Tabii ya, nasıl da aklıma gelmedi. Yokluyorum kendimi şöyle bir ve buluyorum. Buluyorum dediğim, ucundan sonundan birkaç parça bulduğum hepi topu. Ama uyacağını hissediyorum. Bir de dile getiremediğim bir melodisi şiirin. Dile gelen kısmını söylüyorum. Hani, diyorum, baharda gelsen yazı harcardım diye bir şey vardı. İşe yarıyor. Galina okuyor şiiri ezberden. Rusça. E, bu Rusça ya, diyorum. Beklersen, bir 10 sene sonra Türkçe'sini okurum diyor.
İlla joker açtıracaksınız diyor, büyük kızım Zeliha’ya yazıyorum. Aynı ipuçlarını ona veriyorum. Ezberimde babacık diyor ve yazıyor.
“If you were coming in the fall,
I ’d brush the summer by
With half a smile and half a spurn,
As housewives do a fly.”
Kızım bu İngilizce ya? Affedersin ama kocaman adamsın, çeviriver babacık, diyor. Çeviriyorum.
Eğer hazanda gelmiş olsaydın
Yazı biraz gülümseyip
Biraz da hakir savuştururdum
Ev hanımlarının sineklere yaptığı gibi...
Bir on dakika geçmiyor, kızım kendi çevirisini atıyor.
Eğer sonbaharda gelecek olsaydın
Yazı biraz gülümsemeyle
Ve biraz da burun kıvırarak savuştururdum
Ev hanımlarının sineklere yaptığı gibi...
Ana, iki çeviri birbiriyle amma alakasız, diye düşünüyorum.
Bunun illaki bir çevirmen versiyonu vardır. Siteye girip yokluyorum biraz. Yok. Sonra nette buluyorum.
Bilseydim sonbaharda geleceğini
Yazı bir yana iterdim
Yarı kızgın, yarı gülüşle
Ev kadınlarının sinekleri kovduğu gibi…
Gel burdan yak!
1) Siz olsaydınız nasıl çevirirdiniz.
2) Şiir çevirmeleri neye delalettir?
Ben, Can Yücel bu işi iyi biliyor, diyorum.
Merhum Ahmet Kaya'nın parçayı İbranice okumuşlar. Sözleri hangi kaygılarla çevrilmiştir kim bilir?
youtube.com/watch?v=o62VuTA...
Kübracık, Zerdali aklımda kalmasa hayatta bulamazdım seni. İhtiyarların da bir canı var ama ayol! :)))
Bu arada KARGO BEDAVA :)))
Metin abi şiir çevirmek gerçekten zahmetli olsa gerek, Erhan abiye katılıyorum. Kelimenin bire bir karşılığından ziyade duyguyu vermesi önemli olsa gerek.
Bu arada ben kötü şairliğimle eskiden kalma bir kısım şiirler paylaşıyorum birkaç gündür okumazsan darılırım yahu :)
Çevirmek serbesttir, eleştiriye açıktır. Şiirde de yapı söküm oluyor muydu :)
Metin abi, şiir çevrildi mi, anlam kaybı çok yaşanıyor. Şiire karşı bir zaafım var, nerden elime geçerse öyleyse okurum. Ömer Hayyam'ın şiirlerinin okuyunca öyle şiir tadı aldım. Şiir, aza indirgeme sanatıdır. E bir de çeviri oldu mu, duygu kalmıyor, kalmayınca da kişi tat almıyor. Öyle ki artık salt Türk şair ya da kendi dilimden yazılan şiirleri okuyacağım. :) Ahmed Arif'in şiirleri başka bir dile çevrildi mi? Eğer çevrilmezse ya da çevrilirse şiirlerini onun yazdığı dilden okuyan biri aynı tadı alır mı? Bir Ahmed aşığı olarak almaz, diyorum :) Ahmed'in Ay Karanlık şiiri hem de Kürtçe :) youtu.be/naicKJXR7M8
Güzün geleceksen, yazı süpürdüm elimin tersiyle, bir ev hanımı gibi, dudağımda yarı tebessüm, yarı küçümsemeyle.
Bu da 3-4 kitap, bir cok siir cevirmis bir profesorun cevirisi.