Gönderi

Haziran 2018 Hikaye Etkinliği
Yazar:
Tacdin
Tacdin
Hikaye Adı : Maçka Parkı Link: #30262675 Mesaj sesi. Kanepeden doğrulup telefonu almaya üşendim. Sehpayla göz göze geldik. Parkeyi çizmeyeceğinin garantisini alıp kendime doğru çektim. Eylemsizlik prensibini de göz ardı etmedim ki telefon düşmesin. Newton’un kemiklerine yazık. Telefon, işini hakkıyla yapmanın rahatlığında olan bitenden habersizdi. Niye taksın ki kafasına zaten mesajı bana ulaştırmış. Merakta olan bendim. Okudum. İlkokul öğretmenimin de içi rahat olsun. O da yaptığı işin hakkını vermenin keyfini sürebilir. Arkadaşım yazmış “Maçka parkına gidelim mi ?” Özlemiştim açıkçası ama üşenmez ve gidersem telefona uzanmamak için verdiğim çaba boşa çıkacaktı. Yine de gitme fikri ağır bastı. Eve dönünce bir saat fazla uzanır açığı kapatırım nasılsa diye düştüm yola. Parkın girişinde buluştuk. Yürümeye başladık. Uzun süredir görüşemediğimiz için konuşacak epey konu birikmişti. O konuşmayı şu an anlatmayacağım, belki başka bir öyküde rastlaşırsınız. Yaklaşık yarım saatlik yürüyüşün bitiminde oturabileceğimiz bir yer bakındık. O an için gölge olan yerlerin kapıldığını fark edince güneşin açısını hesaplayıp çokta gölge olmayan bir yere oturduk. Nasılsa değerlenir buralar diye. Haklı çıktık, doğru yere yatırım yapmıştık ve bir süre sonra tamamen gölge oldu. Bir saati daha devirdikten sonra arkadaşım “Kestiricem ben” dedi. Kapadı gözlerini. Ben de tam uykuya dalmak üzereyken onu gördüm. Öksürerek dikkatini çekmeye çalıştım. Heyecandan kısa cümlelere dönüştüm. Yürüyor. Sırtı dönük. Kulaklık takmış. Bir kulağına ama. Öksürdüm. Bize döndü. Şaşırdı. Gülümsedi. Yanımıza yaklaştı. Arkadaşımı dürttüm. Uyandı. Selam verdi. Şaşkındık. Çok. Onunla buluşmak umuduyla, bir araya gelmek için, çok plan yapmıştık ama her seferinde aksilikler diz boyuydu. Aslında bu durumu dert etmemem lazımdı dizi aşsa bile nasılsa bacak boyum kısa avantajlıyım bu konuda. Sonuçta göreceli bir ölçü birimi. Tanıştığımız günden sonra en fazla iki-üç kez denk gelebilmiştik o zaman da ya çok kalabalıktı ortam ya da hep birkaç saat sonra gitmesi gerekiyordu. Benim de uygun koşulları kollama çabam sona ermiş, kendi dükkânını bir başka emlakçıya ilan veren emlakçı çaresizliğine bürünmüş, neredeyse vazgeçmiştim artık. Bu tesadüf iyiydi. Çok iyiydi. Hal hatır faslından sonra onu tutmak için pek işe yaramayacağını düşündüğüm ama nasıl olduysa faydasını gördüğüm bir cümle ortaya attı arkadaşım “Köpek gibi açım acıktınız mı sizde?”. Dünyanın en güzel “evet” cevabını aldım. Nikâh olursa ikinci sıraya yerleştireceğim. Çok hızlı gidiyordum tuttum kendimi. Daldım lafa “Açım ya ben de n’apalım?” O da daldı, birlikte yüzmek istiyor olabileceği ihtimali mutlu etti. “Şurda ekmek arası sandviç satan bi büfe var oradan alalım parkta yemiş oluruz hem.” O kadar güzel konuşuyordu ki kurduğu cümleyi öğelerine ayıranın bile alnını karışlayabilirdim. Baş başa kalabilmemizi sağlayacak bir söz dizimi arkadaşımın ağzından yola çıktı. Kulaklarıma vardığında beş yıllık tanışıklığımız boyunca ondan duyduğum en mantıklı cümle gibi geldi bana. ”Ben gideyim alayım o zaman.” Büfeye gitti sanırım biraz da oyalandı. Baş başa kaldığımız süre boyunca, yapılan asisti gole çevirebilmek için var gücümle mücadele ettim. Elbette geri dönülmesi gerekiyordu büfeden. Sandviçleri paketlerinden çıkardık bayağı da acıkmıştım açıkçası tam ısıracakken… Mesaj sesi. Uyandım. Telefon yanı başımda hemen. Arkadaşım yazmış “Maçka parkına gidelim mi ?” Bana gelsene boş ver parkı dedim. “Neden?”. “Çünkü sehpaya uzanmama gerek kalmadı, o gün bugün değil galiba, belki başka sefere.”
··
8 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.