Gönderi

Mesela XIII. yüzyılda önerilen aşağıdaki tavsiyelere bakalım: - Hardal ve tuzdan hoşlananlar içine parmaklarını sokma pis alışkanlığından vazgeçmelidir. - Masa örtüsüne sümkürmeniz yakışık almaz. - Masaya ya da masadayken tükürülmez. - Bayanlara hizmet ederken şapkanızın başınızda olması kötü bir davranıştır. Çatal kaşık kullanımıyla ilgili kural yoktur çünkü insanlar esas olarak elleriyle, bıçaklardan bazı yardımlar alarak yiyordu. XV. yüzyılda da çok farklılık yoktu: - Oturmadan önce sandalyenizin pislenmemiş olduğundan emin olun. - Çıplak elinizle giysinizin altından kendinize dokunmayın. -Yarısını yediğiniz bir yiyeceği başkasına sunmayın. ... Mesela XVI. yüzyılda insanların özel olarak tuvalet kullanma talimatına ihtiyacı vardı: “Kimse, kim olursa olsun, yemekten önce, yemek sırasında ya da sonrasında merdivenleri, koridorları ya da tuvaletleri idrar ya da başka pisliklerle kirletmemeli; böyle hacetler için uygun, kurallarla belirlenmiş yerlere gitmelidir.” Bir XVIII. yüzyıl el kitabı şu talimatı verdiğine göre, kurala her zaman uyulmadığı belliydi: “Hacet gideren bir insanın yanından geçerseniz, onu görmemiş gibi davranmalısınız; selam vermek nezaketsizliktir.” Gaz çıkarmayla ilgili sosyal normlar toplumun bireye dayattığı bastırma için bir örnek teşkil edebilir. XV. yüzyılda konunun ilk bahsi geçtiğinde, birincil kaygı sesti: “Ses olmadan gaz çıkarmak iyidir. Ama sesli salıvermek tutmaktan daha iyidir... Uzaklaşmak mümkünse yalnız başına yapılır. Değilse, eski bir atasözünün dediği gibi, bir Öksürük sesi bastırır.” XVIII. yüzyıla gelince insanlar tutmaktansa çıkmasına izin vermenin daha iyi olduğu görüşünü artık onaylamıyordu: “Başkalarıyla birlikteyken, sessiz bile olsa, üstten de alttan da gaz çıkarmak büyük nezaketsizliktir; hele de bunu başkalarının duyabileceği şekilde yapmak utanç verici ve yakışıksızdır.” Birer birer tüm temel bedensel işlevler nezih ortamlardan çıkarıldı. Gideceklerin sonuncusu tükürmekti. Önceki geleneğe göre, “ayağıyla sildiği” müddetçe yere ya da döşemeye tükürmek caizdi. Sonunda bu yasaklandı: insanlara mendillerinin içine tükürmeleri talimatı verildi. XIX. yüzyıla gelindiğinde bu bile uygun görülmez oldu. 1859 tarihli bir rehbere göre: “Tükürmek her zaman iğrenç bir alışkanlıktır. Bundan daha fazla bir şey söylemem gerekmez. Bunu asla yapmayın.” Ama XX. yüzyılda bile pek çok üst sınıf evinde bekleme salonunda bir tükürük hokkası vardı, insanlar sokaktan girip oraya bir miktar tükürük çıkarabilirdi. Burada uygarlaşmanın bedensel doğamızı inkâr etmeyi nasıl hedeflediği görülebilir. Birçok durumda nezaket normları kişinin keyfîne bakma ya da arzularını tatmin etme olasılığıyla uzlaşmaz hale gelir. Bunun pek farkına varmıyoruz çünkü o kadar iyi sosyalleştik ki artık kuralları bir dayatma olarak deneyimlemiyoruz. Toplumumuzdaki pek çok çocuk, on yaşına kadar, davranışları üzerinde beş yüzyıl önceki bir tam yetişkinden daha fazla kontrolü başarır ve daha fazla kuralı içselleştirir. Bu uygarlık için ödediğimiz bedeldir.
Sayfa 58
··
10 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.