Gönderi

Endülüs Mersiyesi'nden
Her yükselen bir gün düşer, İnişler başlar zirveden. Ömrün mutlu günlerine niçin aldanır ki insan? Her şey değişir gök gibi. Bir gün pırıl pırıl bir gün bulutlu; Sen de öylesin işte... Bugün güldürürse yarın ağlatır zaman; Kime uzatmış ki bir şefkat eli bu dünya? Kime ebedilik vermiş, kime yaramış sonsuzca? Hedefini delip geçmezse kılıçla mızrak, Geri döner yaralar kendi sahibini... ... Düşün, nerededir şimdi, var mıdır onlardan bir iz? Nerede muhteşem taçlı Yemen hükümdarları? Şeddat’ın İrem Bağı, İrem Cenneti nerede? Nerede bugün İran’ın Sasani hükümdarı? Karun’un bitmez tükenmez serveti nerde bugün? Hani Ad, hani Adnan, hani Kahtan, bu dünya servetleri?.. Çaresiz onlarda boyun büküp emrine tarihin, Çekilip gittiler birer birer, bir masal, bir efsane gibi. O saltanatlar sanki bir rüyada yaşanmış gibi Gerçekten değil de, bir hayal bir gölge gibi sanki ... Bin türlü belası var dünyanın işte, Bazen bir hüzün boşalır, bazen bir sevinç tufanı. Her faciaya bir teselli bulursun belki, ama unutulmaz İslam’ın uğradığı bela cihanda... Öyle bir felakete uğradık ki Endülüs’te biz; üstümüze devrildi sanki, Sehlan ve Uhud dağları!.. Nazar değdi İslam’a Endülüs’te... Bela üstüne bela yağdı, yağmur gibi o güzelim şehirlerin üstüne... ... Öyle dolmuş ki hüzünlü gözleri yüce İslam’ın, Soyulunca İslam’dan, birer çöle dönüştü sanki. Onlar ki, küfür karanlığı içinde bayındır bugün, Birer kilisedir artık camiler, mescitler Her yanda çanlar, putlar ve baykuş uğultuları Taşla doldurulmuşlarsa da, mihraplar ağlar, inler buna minber, cansız ağaçtansalar da... Uyan ey gafil kişi, ibret denizi zaman, Sen uykuya dalmışsan da, asla uyumaz zaman! ... Ya nedir bu çatışma, bu ayrılık İslam arasında? Ey kulları Hakkın kardeşsiniz kardeş! Bir yardım duygusu bile yok mu içinizde? Alıp götürdü, nemiz var, nemiz yok, bir zulüm seli Dün sultan idiler, bey idiler kendi ülkelerinde Bugün küfrün elinde bir uşak, bir oyuncak Çevirmiş onları, dört yandan zillet uçurumları, Dehşet içinde fırlamış gözleri, kimsesiz ve şaşkın... ... Sende görseydin çığlıklarını, çırpınışlarını Ey Allah'ın kulu! Ocağından koparılıp satıldıklarını köle pazarlarında... O feryatlar koymaz aklını başında benim gibisinin. Koparır gibi bedenden ruhu, kopardılar anadan yavrusunu, Yeni doğan güneşin aydınlığı o kızlar ki öyle saf öyle temiz, Yakut ve mercandan dökülmüş sanki O kızlar ki, sürüklenip sürüklenip saçlarından, Kirli yataklarına çekildi, kan kustu babaları Arşa çıktı feryadı figanları... Eritir her kalbi bu anlattıklarımın birisi bile Eğer varsa sende İslam’dan, imandan bir iz Ey insanoğlu! Salih B. Şerif
Sayfa 95 - Tahlil YayınlarıKitabı okudu
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.