Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

649 syf.
1/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Nereden başlasam, nasıl ilerlesem bilmiyorum ama son elli sayfayı okurken yaşadığım işkenceden sonra içimi dökmek zorundayım. Birinci kitap benim için faciaydı, yorumumu okuduysanız çektiğim acının her satırdan taştığını görebilirsiniz. Ciddi anlamda okurken zorlanmış, sinirlenmiş ve kitap bittiğinde derin bir nefes almıştım. Üç kitabı da en başta almak gibi bir hata yapmamış olsaydım, okumayı asla istemezdim ama elimdeler. Yaptık bir hata, bedelini ödüyoruz. İkinci kitaba başlarken bir parça olsun umudum vardı. Çünkü seri hakkında kiminle konuşsam bana ikinci kitabın en iyi kitap olduğunu, elinden bırakamadığını ve çok sevdiğini söylemişti. Hatta birinci kitabı ben de pek sevmedim ama iki öyle değildi falan yazan yorumlar da görmüştüm ve içimde küçük bir umut ışığı doğmuştu. Böylece sakin sakin okumaya başladım. Beni ilk delirten @dexpub çevirisi oldu. Öncelikle Türkçe ile bu kadar az bağları olması beni sinirlendirdi. Bir insan nasıl olur da "yabalamak", "tünik", "tıpışlamak" gibi kelimeleri bu kadar çok kullanabilir? Kitabın içinde o kadar çok geçiyorlar ki her gördüğümde kan beynime sıçramadı değil. TDK diye bir kurum ve ona ait güncel bir sözlük var. Ara sıra kullanılmasını tavsiye ediyorum. O yetmemiş gibi öyle kaba, argo, itici bir dil ki bazı yerlerde samimiyetle söylüyorum yüzümü buruşturarak okudum. Kabus gibiydi. Kitabı serserinin biri yazmış gibiydi. Orijinal kitap da bu dille mi yazıldı bilmiyorum ama eminim Sarah, "Döşü gıllı ossun!" gibisinden bir yazım tarzı da kullanmıyordur. Demem o ki kitabı sevecekseniz bile çeviriye sinirlenmemek çaba gerektiriyor. Hele de benim gibi redaksiyon konusunda takıntılı biriyseniz. Gelelim kurgumuza... İlk kitap için de söylemiştim, temeldeki ama aşırı temel böyle, çok temeldeki kurgu güzel. Kazan ile kurulmuş bir diyar var. İçinde periler ve insanlar yaşıyor. Yaşanan bir savaş olmuş, topraklar duvar ile ikiye ayrılmış, insanlar ve periler sözde bir barış içinde varlığını sürdürüyor. Bazıları bu durumdan rahatsız, insanları ortadan kaldırmak falan istiyor. İyi, güzel bir fantastik kurgu. Ama yazar bunu nasıl işliyor? 647 sayfalık kitabımız üç bölümden oluşuyor. Ben size olaylardan biraz bahsedeceğim, bakalım siz kurgu ile ilgili ne bulabileceksiniz. Birinci kısım: Kabuslar Evi. (Benim için tüm kitap kabustu ya neyse.) Bu kısımda biricik, zeki Feyreciğimiz peri olmuştur ve bunun şoku, yaşadığı işkence, anılar, kabuslar falan hep psikolojisini bozmuştur. Öyle ki kızımız pek bir zayıflamış, her gece kusmadan uyuyamaz hale gelmiştir. Dağın Altı denilen yerde yaşadıkları elbette böyle bir etki oluşturabilir. Beni irite eden kısım şu çok güçlü perilerin, ama öyle böyle güçlü değiller, elli yıl boyunca tek bir kadının emrinde köle olduğu, her dediklerini yapıp onlarca insanı öldürmesine seyirci kaldığı, hiçbir büyünün ve fiziksel saldırının etki etmediği bir kadını insan olan Feyre ortadan kaldırmış ve efsane olmuştur. O yetmemiş, sonuçlarını tahmin edemiyormuş gibi tüm lordlar kızımıza kanından bir kuple okumuş, kendisi en güçlü ve farklı peri olmuştur. Hım, peki. Yani nasıl anlatsam? Bir yerde sürekli en güçlü, en şöyle, en böyle diye laflar geçip sonucun bu kadar basit ve sıradan bir şekilde Feyre'ye bağlanması beni güldürüyor. Secret Garden izlediyseniz bilirsiniz şu replikleri: En iyisi bu mu? Emin misin? Hım Sarah? O kurgu ile bunu mu yazdın yani? Neyse. Bu detayları görmezden gelelim. Feyre yaşadıkları yüzünden ruhsal ve fiziksel olarak çökmüş haldedir ve birinci kitabımızdaki asil, soylu, saygılı, iyi niyetli, yardımsever ve korumacı Tamlin son kısımlarda başlattığı şerefsizlik akımının kurbanı olmuştur. (Şunu bir söyleyeyim öncelikle. Ne Ryhsand seviyorum ne de Tamlin. Beni rahatsız eden ikisi arasındaki geçişin mantıksızlığı ve saçmalığı.) Tamlin birinci kitapta üstte saydığımız özelliklerde biriyken Dağın Altı'nda gerçek bir pislik olmuştur. Feyre'yi çok seviyordur ama kılını bile kıpırdatamayacak kadar korkaktır. Onunla bir an olsun yalnız kalma fırsatı bulur ve açıkçası ben Ryhsand gibi kaçırmasını beklemiyordum zira saçma olurdu, 1000 yıllık lord bunu düşünemedi, tuhaf tabii ama en azından konuşmasını, onu sakinleştirmesini falan bekliyordum. Ama Tamlin son bir fiziksel birliktelik umuduyla kızın hayatını daha da riske atma derdindeydi. Başlayan bu şerefsizliği rahat yüzü görmesi ile artmış tabii. Feyre kabuslar görür, zayıflar ve her gece klozet - sifon arasında mekik dokurken oğlumuz, şu çok aşık olan, arkasını dönüp horul horul uyuyordur. Feyre'yi evinin kadını, çocuklarının anası yapmaya karar vermiştir. En çok kullandığı repliklerin ucu "Sen hiç o güzel kafanı yorma."ya bağlanmıştır ve onun ağzından yazılmış her iğrenç replik, tam zıttı ile Ryhsand'a da söyletilmektedir. Geçişin ucuzluğunu görüyor musunuz? Anladık Sarah, Sen R ile olmasını istiyorsun, anladık. Mesela şunu düşünün Tamlin der ki (bunlar misal): Feyre pantolon giyme, elbiseler sana çok yakışıyor. Masum gösteriyor. Ama Ryhsand? Feyre ne istersen onu giy, benim sana karışmaya ne hakkım var? Ucuzluğun böylesi Sarah. Birini karaladığın replikle diğerini yüceltmeye böyle diyorum ben, tşk. Neyse. Tamlin delirmiştir, akıl sağlığı yerinde değildir çünkü Feyre'yi bir kez kaybetmek onu çok korkutmuştur. Bu yüzden kızımızı güzel bir kafeste, allayıp pullamak derdindedir ve bir yerde Feyre içinden yalvarır: (En sevdiğim üçüncü kısım orası çünkü ben de aynı replikleri kitap boyu tekrarladım.) Kurtarın beni, lütfen, lütfen, birisi beni kurtarsın, yardım edin, boğuluyorum, lütfen. Ve o kahraman lord... Ve o karanlık lord.... Ve... Ve işte o geliyor! Ryhsand, Feyre'nin yaşadığı zulme dayanamaz ve kızımızı kurtarır. Bir iki kez onunla vakit geçirip Tamlin iyice zıvanadan çıkınca aklı başından giden kızımız sonunda kendine gelir ve Tamlin'i terk ederek Gece Sarayı ahalisine katılır. Bu kısımlarda biraz rahatladığımı söyleyebilirim zira ilk kitap için de söylemiştim, Ryhsand demek kitap için olay falan demek. Oh, bir ki ekşın göreceğiz diye umutlandım. Ama ikinci kısım dediğimiz Rüzgar Evi miydi neydi, o kısımda da pek olayla karşılaşmadık. İlk kitaptan beri geliyor, geliyor denen savaş bir türlü gelemiyor. 1200 sayfa civarı okuduk ve hâlâ bekliyoruz savaşı, adım gibi biliyorum ki üçüncü kitabı okusak yine gelmez o savaş. Neyse. İkinci kısımda Ryhsand bize şeytan görünümü altındaki meleği gösterir, Feyre'nin yemek yemesi ve güçlenmesi için uğraşır, ona gerçekten bir arkadaş gibi davranır falan. Bu adamla ilgili bir beklentim vardı çünkü gerçekten çok seviliyor. Öyle harika biri okumak istiyordum ki okurken sürekli "Eee? Eee? Nerede şu harika adam?" falan oldum. Yani ikisi arasındaki yakınlaşma ve filizlendiği iddia edilen aşk da beni bu kitaba bağlayamadı. Feyre zaten hep aynı. Tamlin'e de böyle aşık olmuştu. Hakkında doğru düzgün bir şey bilmediği halde adama söver, küfreder, hareket çeker, sebep sonuç düşünmez falan. Ryhsand'a ilk kitaptan beri böyleydi. Adam ona yardım ettikçe daha nankör oluyordu hatta. Başta yine pislik, mikrop, abv, senin gibisi olmaz olsun modlarında ergen triplerini sürdürdü. Gittikçe adamı tanımaya başladı, yine hakaret ediyordu ama eğlenmek için. Adama aşık oldu, yine aynı. Her türlü R hakaret duyacakmış. Hahaha, çok komiklerdi, çok tatlılardı, dersem inanmayın tabii. Benim midem hassas. Birbirlerine hareket çeken, laf sokan, hakaret eden, sürekli bel altı şakalar yapan bir ikilinin gerçek aşkla bağlı olduğunu hissetmek? Benim için mümkün değil. (Günümüzde böyle çiftler görürsünüz, kınamak katiyen istemiyorum ama üzüldüğüm kişilerden kendileri. Sevdiğini iddia ettiği insana küfürlü mesaj falan atan, hakaret eden, vuran falan kimseler. Eh R&F de biraz böyle işte.) İkisi birbirini şiddetle istiyor, fiziksel olarak çok uyumlular, kafa yapıları falan uyuyor deseniz kabul ederim ama okuduğum kısımlara aşk demek, beni aşar. Hayaller sarayımda böyle aşk görmek istemiyorum bro. İkisinin yakınlaşma sahneleri için yazar kitabın sonunda onlar aslında peri değildi de panter, jaguar falandı dese inanın şaşırmam. Hoşuma gider. Zira kitabın içinde birçok belgesele taş çıkaracak vahşi, haşin sahneler mevcuttu. Üzüntüm şu ki çoluk çocuk bunları aşk diye okuyor. Çiftten daha fazla bahsetmek istemiyorum, benden bu kadar arkadaşlar. Geçelim yazarın bir türlü rayına oturtamadığı şeylerden birine: Zaman. At arabası, fayton, mum ışığı gibi detaylarla bize kurgunun bildiğimiz zamanlarda değil eski zamanlarda yaşandığı izlenimini veren ünlü yazar Sarah; karakterine tost yaptırıyor, tayt + kazak kombini giydiriyor, doğum kontrolü, şemsiye, duvar saati, konserve, bar, kafe ve daha aklıma gelmeyen birçok detay ile "N'oluyoruz be?" dedirtiyor ve biz bunu mantıklı mı görüyoruz? Biz, ben ve ben, hayır. Ya siz gençler? Yani güler misin, ağlar mısın? Son kısım: Sis Evi. Yine ergen tribiyle ona yardım eden, hayatını kurtaran -defalarca-, onu koruyan, özgürlüğünü veren, güçlerini kullanmayı öğreten, yetkilerle donatan adama ölümden dönmüşken sırtını dönen kızımız bir yerden sonra beynini kullanır ve ne yapıyorum ben, der ve çift mevzusu güzelce çözülür. Ah, bir dakika. Son kısma gelmeden bir şeyden bahsetmek istiyorum. Bu kadının güç algısı beni dehşete sokuyor. Kitapta ne idüğü belirsiz Amren diye bir kadın var. Kadın en güçlü peri olan Ryhsand'dan bile güçlü, gücünün sınırı yok, kimse onunla baş edemez falan. Bir sahne var, Feyre ile bir yerde hapis kalıyorlar ve ölmeleri işten bile değil. Yine çok saçma bir detay ile -yani bariz bir zorlama detayla- kızımız ve Amren kurtuluyor. Sonrasında Amren'in istese tek üfürüğü ile koca bir şehri yıkabileceğini söylüyorlar, onu durdurmak istiyorlar falan. Şimdi abiciğim, madem böyle güçlüsünüz, başınız dertteyken nasıl bu kadar kolay ölüme yaklaşıyorsunuz? Kitapta en güçlü, en akıllı denen kim varsa en çok hata yapan ve saçma sapan ölümlerden dönen de onlar. Yani güç algısı o kadar abes ki nerede nasıl kullanacağını bilemeyip lafta tutuyor. Kitabı tokatlamak istiyorsunuz ama kağıda sevginiz mani oluyor falan. Daha böyle onlarca sahne var. Sağı solu tıpışlatır insana, öyle sahneler. Üçüncü kısım, son çile. Hazır mıyız gençler? Ne akla hizmet kraliçelere güvendiklerini bilmediğimiz, Feyre'nin bile yav yapmasak mı bu salaklığı diye düşündüğü bir olay yaşanıyor kraliçeler ve 1000 yıllık en güçlü adamımız Ryhsand arasında. Bu saçma vakanın sonunda saldırıya uğruyor, bir plan yapıp Hybern sarayına saldırıyorlar. Yeşilçam & Bollywood ortak yapımı şeklinde yazılmış, insana saçını başını yoldurtan saçmalıklar silsilesi de böylece bizi karşılıyor. En güçlüler kılını kıpırdatamazken acımasız katil olan kral eğlence peşinde koşuyor, her kitap ve filmde gördüğümüz aslında şu sahnede çok kolay bir şekilde birinden biri öldürülürdü ve olay hiç uzamazdı dediğimiz onlarca şey yaşanıyor, çok güçlü, deneyimli ve akıllı insanlar bunları düşünemiyor ve kahraman anlatıcı kendince bizden bir olay gizleyip sonunda kendini feda ediyor ve tüm yaşanan SAÇMALIKLAR, daha da saçma bir finalle sona eriyor. Elimize geçen? Bir bakalım hadi... Birinci kitap sonunda elimize geçenler: Bir savaş geliyor. Feyre çok güçlü. Tamlin şerefsiz. Ryhsand bebeğimiz. Devam etmek için lütfen ikinci kitabı temin ediniz. İkinci kitap sonunda elimize geçenler: Bir savaş geliyor. Feyre çok güçlü. Tamlin şerefsiz. Ryhsand bebeğimiz. Devam etmek için lütfen üçüncü kitabı temin ediniz. Neresinden tutsam, elimde kalıyor. Kitabı çok zorlanarak okudum. Sıkıldım, bunaldım, daraldım falan ve hep bundan kötüsü olamaz diye devam ettim. Fakat son elli sayfa? Ey Rabbim, bu gözler neler gördü böyle. Keşke birisine araba ile çarpılsa ve sonra kör gözü açılsaydı. Keşke Altar'ın oğlu Tarkan tek yumruk ile sağı solu tıpışlasaydı. Keşke her şey bir rüyaymış deyip günümüze uçsaydık. Yani o kadar mı kötü olabilir? O kadar mı? Neden ya? Toparlamam gerekirse seriyi aldığım için kendime kızıyor, bu çileli yolculukta bana güç veren arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Tüm dünya sevse ve tavsiye etse ben edemeyeceğim, üzgünüm. Sevene lafım yok, yanlış anlaşılmasın. Sadece bu kitabı, seriyi ve yazarı tavsiye listeme eklemem söz konusu değil. Sevenlerin yorumlarına da bakmanızı tavsiye ediyor, buraya kadar sabredip okuyan herkese kocaman kalpler gönderiyorum.
Sis ve Öfke Sarayı
Sis ve Öfke SarayıSarah J. Maas · Dex Yayınları · 20202,979 okunma
·
5,4bin görüntüleme
Buse Aktaş okurunun profil resmi
Allahım Gülmekten altıma işeyecektim. Kitabı okuyup çok da seven biriyim. Ama söylediklerin de o kadar gerçek ki okudukça gerçekten ya böyleymiş diyip gülmekten öldüm. Detaylara takılırsan o kadar cok hata varki senin burda saymadıgın daha tonla şey sayarım. Zaten 3. Kitabı okusan katil falan olursun sen. O tamamiyle saçma öyle böyle değil baya saçma. Senin bahsettiğin şu amrenle feyrenin neredeyse ölüyorduk olayı gerçekten Saçma ve Saçmaydı. Ama onuda kitabın özel büyüsü amrenin güçlerini etkisiz hale getiriyordu vs. diye düşünerek geçiştirmiştim. Sana ne kadar hak versemde, ben de kitabı sevenlerdenim. Beni böyle içine çekip elimden kitabı bıraktırtmadı. Kitabı okurken tam bir fangirl oldum. Ama aradan zaman geçtikten sonra aslında kitapta cok da bir şey olmadıgını gereksiz yere bu kadar sevdiğimi düşünüyorum. Ama yinede rhys bebeğimdir. Senin 3. Kitap yorumunu okumak isterdim. Asla okumayacagını biliyorum ama senin kitabı müthiş şekilde gömüşünü okumak büyük zevk olurdu. şöyle kendimizi gülmekten yerlere atsak fena olmazdı. Kötü yorumlarını 4 gözle bekliyor olacagım :D
allthebrightstories okurunun profil resmi
ay çok teşekkür ederim :) sevdiği kitabı biri sevmedi diye aklını kaçıran öyle çok insan var ki sizin gibi birini görmek harika. <3
Mrs. Bordo okurunun profil resmi
2017'de ilk kitabı okumuş, Feyre hariç birçok şeyi sevmiştim. Masal kafasında okumuş, haydi bu işin sonu nereye varacak bakalım demiştim. Kitapta çekilmez bulduğum o kadar çok şey vardı ki ama Feyre sayesinde daha doğrusu yazarın Feyre'i yüceltme çabalarından, dengesizliklerinden gözüme batan onca şeyi görmezden gelmeyi seçmiştim. Hemen ardından ikinci kitaba başlamış ve yarım bırakmıştım çünkü sudan çıkmış balığa dönmüş ve kitabı okumayı sinirlerim kaldırmadığı için bırakmıştım. Daha sonra 2018'de tekrar bir şans vereyim demiş şu yorumu yapmıştım, "Geçtiğimiz yıl kitabı, ilk kitabı okuduktan kısa süre sonra Sis ve Öfke Sarayı'na başladığım için ilk kitabın etkisinden çıkamadığımı düşünüp, ikinci kitabın selameti için yarıda bırakmıştım. Her şey o kadar hızlı başladı ki... Bu kitabın hala Dikenler ve Güller Sarayı'nın devamı olduğuna inandıramıyorum kendimi. Feyre ve Ryshand fanı birileri oturup hayran kurgu yazmış gibi hissediyorum. Yazar kitabın ilk 150 küsür sayfasını öylesine yazmak için yazmış gibi. Tamlin'i aradan çıkarayım da nasıl çıkarsa çıksın diye düşünmüş herhalde. Üstelik Feyre'nin o canını dişine taktığı aşkının karşısında o kadar öften püften sebepler ki. Yerden yere vuruyormuş gibi oluyor ama kitapta gelişen olaylar içerisinde sunulan sebeplerden tek mantıklısı Hybern Kralının açmak istediği savaşın sebepleri. Feyre ve Ryshand'ın aralarında bir şey olacağı zaten bariz şekilde ortadaydı. Sarah J. Maas bunu önümüze koymuştu başlangıç olarak ama ana yemeğe geçişten önceki ara sıcak nerede? Yanarım yanarım da Amarantha'nın haklı çıkmasına yanarım. "Onu GERÇEKTEN sevmediğini söyle. O vefasız kalbine bunu itiraf et," demişti. Haklıymışsın Amarantha. Bir yorumumda, sırf olay örgüsünü ilerletebilmek için okurun önüne mantık dışı sebepler koyan yazarları sevmiyorum," diye belirtmiştim. Bakalım, belki ilerleyen bölümlerde fikrim değişir. Gerçi hiç sanmıyorum." İkinci girişimimde de kitabı okuyamayıp bırakmıştım. Bir daha bu yazarın kitaplarını okumam diye tövbe ederken geçen gidip, Cam Şato ve Hilal Şehir kitabını aldım. Seriler övüle övüle bitirilemiyor, belki diğer seriyi sevemedim diye düşünmüştüm. İki gün önce Hilal Şehir geldi, başladım. Okuyabildiğim sayfa sayısı 70. Bu iki günde iki farklı kitap bitirdim. Çerez niyetine okunan, karakterleri her ne kadar sinirine dokunsada insanı yormayan türden kurgular. Bugün Hilal Şehir'i elime tekrar alıp 70. sayfaya gelince benim şalterler tamamen attı. Kitabın arka kapağında da "Cam Şato, Güller ve Dikenler Sarayı'nın büyük yazarı Sarah J. Maas..." yazıyor. Dedim ki başlamadan, tamam bu defa seveceğim. Ben bu yazarı neden bu kadar abarttıklarını buldum sanırım. Birincisi, bana göre gereksiz derecede uzun betimlemeleri Sarah allayıp, pulluyor ve böyle gereksiz abartı betimlemelere, benzetmelere bayılan insanlar az buz değil. Ben betimlemelerden kurguya bir türlü odaklanamıyorum. Betimleme severim ama kendini tekrar edip duran, şişirilen betimlemeleri itici bulurum. Bana bir şey anlatmalı betimleme, şişirilip beynimi yakmamalı. İkincisi, Sarah'nın kitaplarında cinsellik ağır şekilde ön planda. Eh, içine git geller kat, arzu kat kim sevmez ki? Özellikle bizim gibi cinsellik konusunda bastırılan toplumlar ve kişiler ağzı aka aka aşk diye okur. Üçüncüsü, Sarah feminizm üzerinden kadın karakterler yaratıyor. Aşağılık kompleksi midir nedir anlamadım. Yarattığı kadın karakterler benim anlamadığım şekilde acınası ama herkesin istediği, herkesin ağzının suyunun aktığı ve bu kadın karakterleri Sarah öyle bir şişiriyor ki... Bu arada yazdığı karakterlerde hep bir feminist havası var ama karakterlerin feminizmle uzaktan yakından alakası yok. Kadın karakteri metalaştırmayayım derken, cinsel bir objeye çeviriyor. Komik olan kadın karakterler kendisine obje gibi davranıldığında çileden çıkabiliyor ama kadın karakterlerin her gördüğü seksi erkeğe karşı iç sesleri, düşünceleri tiksindirici. Mesela, karakter seksi görünmek için giyiniyor, hatta aynada kalçalarına bakıyor nasıl görünüyor diye diyelim ama biri ona seksi bir şekilde bakınca tiksinç buluyor 😅 Ben Sarah'yı çözdüm. Hani günümüzde feministim diyen ama feminizmi anlayamayan hemcinslerimiz var ya, Sarah işte öyle birisi. Yakışıklı, seksi bir erkek bakarsa kendinden geçer, dış görünüşünü beğenmediği bir erkek geçer bakarsa, vay sapık... Gerçi feminizmin bununla uzaktan yakından alakası yok ama yazarın yarattığı kadın karakterler bana gerçekten itici geliyor. Birde kitaplarında hep ilk başlarda başka erkek veya erkeklerle olup, sonra başka erkeğe dönen kadın karakterler yaratıyor sanırım. Cam Şato içinde aynısını okumuştum, Hilal Şehir de aynı şekilde başladı. Sarah'nın kadın karakterleri bulunmaz hint kumaşıdır ve tüm erkekler onlar için yanıp tutuşur. Kitaba bir badboy görünümlü ama aslında melek melek, diyeceğimiz, seksi, akılları baştan alacak derecede yakışıklı bir erkek karakter koyarsa herkes tadından yiyemez elbette. 🤣 Kadınları düşürdüğü durum o kadar sinirimi bozuyor ki anlatamam. Dengesiz tuhaf karakterler yaratıyor. Yorumda kadınları yermiş gibi görünebilirim ama aslında tamamen yazarın yarattığı kadın karakterlere isyanım.
SA okurunun profil resmi
Hahahahaha yorumunuz o kadar samimi ve komik ki bayıldım. Her bir cümlenize katılıyorum. Sağı solu tıpışlatır insana cümlenize de katılıyorum hahahaha gerçekten de öyle bir kitaptı. Çevirisinde kullanılan abuk subuk kelimeler ilk kitaptan beri beni sinir ediyor. Bu kitaba çok büyük beklenti ile başlamıştım herkes çok beğendiği için ama benim açımdan şaşırtıcı vaov bir kitap değildi. Yani yazar zaten okuyucu Tamlin’inden tiksinsin Rhysand’a hayran olsun diye özel bir çaba sarf etmiş. İlk kitaptan beri yavan bir aşk işlemiş bana asla geçmedi bu. Ne Tamlin ile olan ne de Rhysand ile olan. Bir de serinin arka kapağında yazdığı gibi Taht Oyunları ile karşılaştırılması filan aşırı komik bence. Taht Oyunları bambaşka bir alem ve muazzam bir evrene sahip bence. Bu aşko kuşko romantik ve grinin elli tonu sosuna batırılmış seri onun yanından dahi geçemez.
allthebrightstories okurunun profil resmi
Maalesef ki bizde popüler olan şeylere objektif yaklaşım bayağı düşük🥲
4 sonraki yanıtı göster
Sena okurunun profil resmi
Alakajjajs kitabı çok seviyorum ama yorumunu aşırı keyifli okudum. Dediklerinin çoğu haklı valla ama seriye yine de sevmekten vazgeçemiyorum ya 😂😂
allthebrightstories okurunun profil resmi
Çok seviniyorum böyle okurları görünce. Elbette seven de olacak sevmeyen de. :))
Isabelle okurunun profil resmi
Rhysand ile Tamlin arasında bir geçiş yapılması kurgunun gidişatı için gerekli olabilir ama kitapta çok acemice yazılmıştı. Ben oturup biraz kafa patlatsam daha yaratıcı bir şeyler bulurdum.
velaris okurunun profil resmi
Seriyi mantık aramadan okuduğumu ve bu yüzden sevdiğimi fark ettim :) Dediklerinin hepsinde haklısın ve ben özellikle Amren'in gücünü görmek isterdim her şey oldu bittiye geldi ama nasılı yok. Her neyse dediğim gibi mantık aramadan devam edeceğim anca öyle kurtarır 😁
Belkıs Sebe okurunun profil resmi
O kadar haklısın ki ben ilk kitabı sırf ryshand için okudum ha geldi ha gelecek diye şimdi bitirdim ve ikinci kitap için yanıp tutuşurken bu yorumu gördüm ilk kitabı okurken hissettiklerimin aynısını resmen yazmışsın. Şuan daha sakinim ben tamlin ile ryshand arasında nasıl bir geçiş yapacağını merak ediyordum bu kadar acemi olacağını düşünmemiştim hayal kırıklığı resmen
allthebrightstories okurunun profil resmi
sanırım bu kitabı hiçbir şey beklemeden ve mantık aramadan okumak gerekiyor ki hataları görmeyip sevebil, o da bende yok ne yazık ki .d
fatma nur. okurunun profil resmi
Kitabı bitirir bitirmez yoruma koştum yine efsanevi SJFLWMFŞAMCÜAMCKAK Yanaklarını tıpışlayacam
Aegish okurunun profil resmi
İlk kitabı bitirdim gerçekten cringelendiğim bir çok alanda oldu ama yan karakterler için okumaya devam edeceğim merak etmedim değil ajbaiabsisjja yine yorumun karşıma çıktı okumadan kendimi motive etmek için buraya giriyorum. Harikasın yemin ederim skabiabsjsj
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.