Gönderi

Diyarbakır İzlenimlerim... 2 gün Diyarbakır'da kaldım. Sur bölgesinin yasaklı bazı mahalleleri hariç şehrin merkezini tamamını gezdim. Esnaflarla, çocuklarla, gençler, isçilerle sohbet etme imkanım oldu. Birincisi, Diyarbakır çok politik bir yer. Şehrin neresine giderseniz gidin bunu hissedebiliyorsunuz. Hiç okul okumamış, okuma yazma bilmeyen insanlar bile siyasetin, politikanın bütün derinliğine neredeyse vâkıf. Mesela Ulu caminin yanında bir ayakkabı boyacısıyla sohbet ettik biraz. 45 yaşlarında ilkokul mezunu. Adam sanki Amerika'da yetişmiş bir siyasetçi gibi bütün dünya siyasetine hakimdi ve diksiyonu, kurduğu cümleler muazzamdı. Bu da şehrin politik yapısının insanlar üzerindeki etkisini gösteriyor. Diyarbakır'da büyüyüp de siyaseti bilmeyen neredeyse kimse yok. Ben konuştuğum insanlarda bunu gördüm. İkincisi, hiçbir şeyin medyada gördüğümüz gibi olmadığını gördüm. Orada bambaşka bir hava var. Oradaki insanların aklıyla, devletin aklı arasında uçurumlar var. Devletin bir aklı var ve o akılla çizdiği kurallar, çizgiler var. Oradaki halkın aklı bu çizgileri, bu kuralları çoktan aşmış. Belki de doğudaki sorunların nedeni tam da budur. Eğer bir insan, bir halk, bir topluluk zihinsel, kültürel ve sosyal olarak kendini aşmışsa, devletin koyduğu sınırların dışına taşmışsa, devlet de buna göre kendini aşmalı, sınırlarını daha da genişletmeli ve aklını esneklestirmeli. Yoksa, devletle o insanlar arasında çatışma çıkar, devlet o insanları tekrar kendi aklının sınırlarına çekebilmek için onları öldürmek zorunda kalır, savaş çıkar. Nitekim bunlar yaşanıyor da. Üçüncüsü, Diyarbakır'da kitapevleri oldukça fazla ve kitabevlerinde en çok siyasi kitaplar dikkatinizi çekiyor. Göz önündeki raflarda genellikle siyasi ve felsefi kitaplar var. Mesela platonik aşk kitaplarını bulmakta zorlanıyorsunuz. Bu da kitap okuyanların talebinin ne yönde olduğunu gösteriyor. Dördüncüsü, sokakta, otobüste gezerken biraz sosyalizm havası seziyorsunuz. Esnaflar çok cömert. Bir şey alırken, bir şey yerken, paranız eksik veya yoksa, canın sağ olsun deyip sizi en güzel şekilde uğurluyorlar. Kendi aralarında Kürtçe konuşuyorlar, yabancı biriyle karşılaşınca hemen Türkçe'ye geçiyorlar. Irk, renk, inanç ayırımı yok. Sokakta her türden insanları bir arada görmek mümkün. Cübbeli sarıklı biriyle açık giyinmiş bir kadını yanyana göremeedim ama. Ya da ben denk gelmedim. Bütün ictenliğimle söylüyorum. İzmir, İstanbul, Ankara gibi büyük şehirleri de gezdim ama, Diyarbakır'dan daha çok etkilendim. Bir anlam var. Sanki Edebiyat var. Sokakta heran Oğuz Atay'la, Nazım Hikmet'le, Cahit Sıtkı, Ahmed Arif, Ahmet Kaya, Mehmet Uzun'la karşılaşacakmışsınız gibi bir heyecan oluyor. Belki de anlatamıyorum, gidip yaşamak lazım. Bir başka zaman umarım yine yolum düşer. -Son olarak Hasanpaşa Hanında çay içerken, Ahmet Kaya'nın şarkıları çalıyordu. Doruklara Sevdalandım şarkısını çok dinlemiştim ama, orada bende apayrı bir etki bıraktı. Doruklara sevdalanmak, büyük ruhların, büyük zihinlerin sevdasıdır. Doruklara sevdalanmak herkesin harcı değildir...
··
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.