Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Göz önünde tutulması gereken bir başka husus da bu beş mertebenin biribirleri arasında organik bir tekabül sistemi oluşturmalarıdır. Buna göre, meselâ ikinci Hazret’de bulunan her şey, birinci Hazret’in belirli bir vechesinin bir zuhûru olmasının bir eseri olması yanında, her bir Hazret’e has bir başka sûret altında, diğer üç Hazret’e de ontolojik olarak yansır. Kezâ ilk üç mertebenin tamâmen saf mânevî mertebeler olmalarına karşılık beşincisinin maddî olduğunu ve dördüncüsünün de bunlar arasında bir sınırı temsil ettiğini hatırda tutmak önemlidir. Bu ilk bilgiler hatırımızda olarak şimdi hemen birinci Hazret’e dönüyoruz. * * * 13 Fusûs ül-Hikem s.117/103/143/II-245. Bundan böyle metinde Fusûs’dan yapılan alıntılar için öncelikle iki sayfa numarası verilecektir: 1. Fusûs’un Kaşânî’nin de tefsîrini içeren H.1321 Kahire baskısı; 2. Prof. Afîfî’nin H.1365/M.1946 Fusûs kritik baskısı (Kahire). Üçüncü bir numara verildiği zamanlar da bu da NuriGencosman’ın Fusûs çevirisinin M.E.B. Şark Klâsikleri No.27 olarak M.1965 yılında yayınlanmış olan 2. Baskısına ait sayfa numarasını gösterecektir. Dördüncü numaralar topluluğu ise Ahmed Avni Konun’uk 1. cildi Dergâh Yayınları tarafından 1987’de, diğer cildleri de Marmara Üniversitesi İlâhiyât Fakültesi Vakfı tarafından 1989-1992 arasında M. Tahralı ve S. Eraydın’ın himmetleriyle yayınlanmış olan 4 cildlik “Fusûsu’l Hikem Tercüme Ve Şerhi” başlıklı eserinin cild ve sayfa numarasını göstermektedir. (Çevirenin notu). 14 Fusûs, s. 119/104/145/II-250. Burada “hayâl içinde hayâl” ile, idrâk ettiğimiz şekliyle âlemin, geniş objektif hayâl alanı içinde etkin olan kişisel muhayyelemizin ürünü olduğu kastedilmektedir. Bu son anlamıyla Hayâl kavramının berrâk ve açık bir izahı için Henri Corbin’in: “L’imagination Créatrice Dans Le Soufisme d’İbn Arabî”, Paris, 1958 (İbn Arabî’nin Tasavvufunda Yaratıcı Muhayyele) başlıklı kitabına bakınız. Kitabın başından itibâren Prof. Corbin okuyucuyu hayâl kelimesinin anlamını herkesin kullandığı anlamda kabûl etmeğe karşı uyarmakta ve s.5 de şunları yazmaktır: “Burada, kelimenin herkes tarafından kullanılan anlamıyla, muhayyele söz konusu edilecek değildir. Muhayyele’den kasıt ne dinî ne de din-dışı muhayyeledir; bu gerçek-dışı ile özdeş kılınan bir hayâl üreten bir organ da değildir, estetik yaratma organı olarak düşünülecek bir nesne de değildir. Bundan kasıt, kendisine has olan âlemde başlı ve tümüyle objektif bir varlığa sâhip olan, ve Hayâl’in de buna has idrâk organı olduğu, mutlak olarak temel bir fonksiyondur.” 15 Fusûs, s.200/159/286/III-251. 16 Fusûs, s.200/159/287III-253. 17 Fusûs, s.110/99/135/II-226. 18 Fusûs, s.111/99. 19 Fusûs, s.111/99/135/II-226. 20 Yâni herbiri Hakk’a işâret eden bir semboller sistemidir. 21 Arapçası: “Kad cealahâ Rabbî hakkan”. 22 Fusûs, s. 112/101/137-138/II-231. 23 Fusûs, s. 113/101/138/II-232. 24 Fusûs, s. 112-113/101/II-231. 25 Yâni (ilâhî) beş huzur. Bunlar Hakk’ın beş temel “kendinden kendine tecellî” tarzıdır. 26Burada sunulan sınıflandırmanın “Varlığın beş mertebesi”nin yegâne şekli olmadığını hatırlatmamız gerekir. Keşânî dahî kitabının başka bir yerinde biraz farklı bir sınıflandırma daha vermektedir. 27 Bu kavramlar bir sonraki bölümde açıklanacaktır. 28 VII. Bölüm’de Ef’al mertebesi ile birlikte açıklanacaktır. 29 Bu, Varlığın bihakkın ilâhî bölgesi olan 1., 2 ve 3. Mertebeleri ile “gerçek” denen maddî hisler âlemi ara-sında bulunan bir geçiş bölgesidir. Prof. Henri Corbin bunu şöyle nitelendirmektedir: “… misâllerin, a’yân-ı sâbite sûretlerinin, (ağırlığı olmayan) lâtif cisimlerin, “maddî yanı olmayan madde”nin âlemi bir ara âlemdir. Bu ara âlem zihnî âlem ile hisler âlemi kadar gerçek, objektif, elle tutulur, sürekli bir âlem olup rûhânî olan şey burada cismânî, cismânî olan şey de burada rûhânî hüviyet kazanır”. … Bu, organı faal Muhayyele olan âlemdir; burası ilâhî tecellîlerin vuku bulduğu, ilhamların ve sembolik hikâyelerin hakikî realiteleriyle arz-ı endam ettikleri sahnedir. 30 Fusûs, s. 111/99 31 Fusûs, s. 111/99/135/II-226. 32 Fusûs, s. 110. 33 Fusûs şerhi, s. 79. Bu Şerh Fusûsü-l Hikem’in Prof. Afîfî tarafından 1946 (H.1365) Kahire’de yayınlanan baskısında olup şimdiye kadar Fusûs hakkında yazılanların en iyilerinden biridir. Bana göre Prof. Afîfî’nin 1938 de Cambridge’de ingilizce olarak yayınlamış olduğu “Mystical Philosophy of Muhyid Din Ibnul ‘Arabî (türkçesi: “Muhyiddîn İbnu’l-ArabI’nin Tasavvuf Felsefesi”, çeviren: Mehmet Dağ, Ankara Üniv. İlâhiyât Fak. Yay. No. 127, 1975) isimli eserinden çok daha üstündür. Bu eser boyunca bu şerh’e hep “Afîfî, Fus. Şerhi” diye referans verilecektir. 34 Fusûs, s. 84-86/85-86/98-100/II-102 ilâ 104. 35 Yâni bu bir semboldür ve böyle olmakla da ta’bîr edilmesi gerekir. 36 Yâni Allah onu durduramazdı. 37 Bu son cümle şunu kastetmektedir: Allah İshâk’ı kurbanlık bir koçla kurtardı. Fakat hakîkat şudur ki her şey İbrâhim’e sanki “kurtuluş” gibi gözüktü. Aslında “kurtuluş” diye bir şey yoktu; çünkü, daha işin başında, Allah’ın maksadı İbrâhim’in oğlunu kurban etmesi değildi. Maksûd yalnızca Büyük Kurban’dı, başka hiç bir şey değil! 38 Fusûs, s. 234-235/186/363-364/IV-59. 39 Fusûs, s. 227/181/350/IV-29. 40 Fusûs, s. 228/181/351/IV-30. 41 Fusûs, s. 228/181/351/IV-31. 42 Fusûs, s. 235/186/365/62. 43 Fusûs, s. 235/186/365/62. 44 Bundan başka ister açıkça söylemiş olsun, isterse üstü kapalı geçiştirmiş olsun Üstâdın bütün beyânları hep kendi yaşantısına dayanmaktadır. Bu da onun (herhangi bir şey hakkındaki) tasvîrlerinin niçin bu kadar kudretli ve iknâ edici olduğunun sebeplerinden biridir. 45 Fusûs, s. 235/186-187/365-366/IV-62 ilâ 64. 46 Yâni aklın bütün fiziksel engellerden âzâde olduğu mânevî bir hâle… (Kaşânî). 47 Arapça burada biraz karışıklık meydana getirmektedir; çünkü hem bir mutasavvıfın terketmek zorunda olduğu “fiziksel” ya da “doğal” akıl için, hem de bundan sonra kazandığı “mânevî” akıl için aynı akıl kelimesi kullanılmaktadır. 48 Çevirenin notu. 49 Fusûs, s. 236/187/366/IV-64. 50 A’yân-ı sâbite kavramı hakkında XII. Bölümde geniş bilgi verilecektir. 51 Fusûs, s. 236/187/366/IV-66. 52 Tabiî şu şartla ki İbn Arabî’nin kendisinin de sık sık yaptığı gibi Allah kelimesini Hakk kelimesinin eşanlamlısı olarak almayalım. 53 Kesin olarak ifâde edilmek istenirse burada “önceki” kelimesi hiç de uygun değildir; çünkü “mutlaklık” zamana bağlı bütün bağıntıların ötesindedir: bu bakımdan ne “önce” ve ne de “sonra” olabilir. İbn-i Arabi’nin Fususunda Anahtar Kavramlar Toşihiko İzutsu
·
53 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.