dehliz
saçlarımı denizde ıslattım
ve
rüzgarda kuruttum
içimi sütle yıkadım kanla yoğurdum
elimde zamanın bilediği bıçak
nereye saplasam
simsiyah bir gece oluyor
yol ağızlarında unutulmus eski çok eski bir çığlığım ben
vahşi sahipsiz ve har
hangi ırmak kurusa şimdi
ya da hangi çocuk boğulsa kabuslarında
ben ordayım
siyahşın aşklarla jiletyen kavgaları kendinde emziren
en asi damarıyım çok uysal bir halkın
karanlıkta hızla yol alan kirli bir suyum
arınacağım temiz bir toprak arıyorum
beni gövdemden tutup çamura yatırın
en kızgın sümer güneşlerinde pişirin
en sert en keskin en zamansız çiviyazılarıyla donatın
yeraltı dehlizlerinde yeniden buluyorum
yitirdiğim o kimyayı
sular ve yılanlar ve seslerle yol alırken
daha iyi anlıyorum
yerüstündeki kullan-at kelimeleri
kendime geri dönüyorum
elimde taç yaprakları
gölgem artık boyumu aşmıyor
soru işaretlerim çoktan silinmiş
kurutulmuş ve noktalanmış
bütün hücrelerimle
dünyadan geri çekiliyorum
a.er