Gönderi

330 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 6 days
Tanrı daha ne kadar seyirci kalmaya devam edecek? Aslında zihinlerimizi kurcalayan, nedenini ve sonucunu görmek istediğimiz bir soru bu. Ve sanki bu soruyu sorunca cehennemlik olmuşuz gibi bir algı vardır toplumda. Özellikle muhafazakarlıkla yobazlığın birbirine karıştığı, kutsallığın dua etmekde değil de Arapçada olduğunu zanneden kafa yapısına sahip insanlarla bir arada yaşadığınız ortamlarda, bunu daha çok hissedersiniz. Önce bu soruyu ve bu soruları sormalıyız ki Allah’ın bizden istediklerini daha iyi anlayabilelim, uygulamaya geçirebilelim. Allah zaten kendisi demiyor mu “oku” diye. Allah’ın herhangi bir çekincesi mi var da sorgulamayı, araştırmayı yasak etmiş. Çekincesi olan bu tip insanlar. Çünkü biz okuyup, öğrendikçe onların, safderun insanlardan kazandıklarını ellerinden alacağız. Peki ama bu insanlar neden böyle davranıyorlar? Ne çıkarları var da kötülüğün yolundan gidiyorlar? Tam da bu düşünceler içerisindeyken J.B.Russell’ın Şeytan adlı yapıtına başlıyorum… Öğrendiklerimi kendi yorumlarımla beraber sizlerle de paylaşmak istiyorum. Hadi başlayalım… Kötülük algısı özellikle muhafazakar toplumlarda genellikle Şeytana atfedilir. Affedersiniz o meşhur hikayeyi yinelemek istiyorum; “Şeytan da bir gün çıkıp demiş ya meşum kimseye, yapıp yapıp da ne üstüme atıyorsun” diye, işte o misal. Dünyada yapılan kötülüklerin sebebi Şeytan mı yoksa biz miyiz? İşlediğimiz günahları hangi hakla Şeytana yüklüyoruz. Evet, Şeytana inanıyorum, varlığını kabul ediyorum, ama kusura bakmayın Şeytan zaten şeytanlığını yapacak, onun doğasında var bu. Şeytan, karanlık ruhlu olmasaydı Allah’a asi gelir miydi hiç. Allah’a karşı gelerek isyana kalkışan ve yarattığı insanları yoldan çıkaracağına dair sözler veren bir yaratıktan size iyi davranmasını bekleyemezsiniz. Siz kendinizi bilecek, Şeytanın da neyi amaçladığının farkında olarak ona göre hareket edeceksiniz. Ama önce Şeytanı tanımak lazım; lazım ki ona göre silahlar kuşanabilelim dimi(değil mi). Şimdi; kötülük dediğimiz şey hissedilir bir şeydir. Asur kralı II.Asurbanipal’in askerlerine yaptırdığı katliamı yaşayan insanlar bilirler kötülüğün acısını. Demokrasi uğruna feda edilen Vietnamlı ve Iraklı çocuklar bilirler kötülüğün acısını. Sırp askerlerce katledilen Srebrenitsa halkı bilir kötülüğün acısını. Bu örnekler çoğaltılabilirler. Kötülüğü hep bize dışarıdan dayatılan bir şey olarak düşündük. Bu eylemlerde bulunulmasına sebep olan bir yabancı güç söz konusudur hep. Bu nasıl yapılabilir, böyle bir şey nasıl mümkün olabilir? Richard Taylor, “İnsanın akıl sahibi tek varlık olduğu belki de doğrudur, ancak acıyı hisseden tek varlık olmadığı kesindir” diyor. Bir kedinin acı çekmesinden zevk alan bir kalp, bir insanın da acı çekmesinden gayet tabii zevk alabilir. Peki kötülük kalıtsal mı -bize, çevreye karşı sürekli savaş halinde olan ilk insanlardan mı miras kaldı- yoksa içinde doğup büyüdüğümüz kültürel çevre mi -istemsiz değişimlerle yerinden edilmiş değerlerin ve manevi belirsizliklerin ele geçirdiği bir toplumda kötülük üreten bir yabancılaşma mı ortaya çıkıyor- belki de Freud, Jung, Frankle gibi ruh bilimcilerin hem bilinçli hem de bilinçdışı olarak ruhun gerçek kabul edilmesi gerektiğini savunan hümanist psikolojiden. Efendim, Jung diyor ki, “eğer kötülük ilkesini bir gerçeklik olarak kabul ediyorsanız, ona rahatlıkla şeytan adını verebilirsiniz.” Burada önemli bir husus var; Şeytan kavramı. Şimdi bu kavramı açalım biraz. Şeytan denilince hemen hepimizin aklına üç aşağı beş yukarı aynı şeyler gelir; kanatları ve boynuzları olan biraz keçiye benzeyen kan kırmızısı rengi olan çirkin bir yaratık. Bak, aramızda kalsın aman Şeytan duymasın. Neyse, Şeytanı sadece Yahudi-Hıristiyan geleneğinde yer alan İblis ile özdeşleştirmek gibi bir tehlike söz konusudur. Çünkü İblis kavramsal olarak Şeytan’ın tezahürlerinden biridir. Şeytanın kendisi değildir. Benzer şekilde Yahudi-Hıristiyan geleneğindeki Yehova da Tanrı’nın tezahürlerinden birisi olarak yorumlanmalıdır. Toplumların kötülüğü nasıl tanımladığına bakarsanız Şeytanın portresini de resmedebilirsiniz. Şeytan kavramının tarihine ve dinlerdeki yerine dair daha birçok bilgiyi kitapda bulabilirsiniz. Asıl konu şu, dünyadaki kötülükleri tek bir varlığa yani Şeytana mal etmeyin. İyi insanlar vardır ama kötü insanlar da vardır. Ve sorulması gereken soru şu: “Bir insanın kötü olmasını nasıl engelleyebiliriz?” Günah işlediyseniz de evet günah işlediniz. O günahı tekrar etmemeyi ve iyi bir insan olmayı hedefleyin. Biliyorum zor, çok zor. Ama eğer en azından günahlarınızı kendinize itiraf edip, kabullenirseniz karanlık yolun sonunda bir ışık huzmesi göreceksiniz. Bu da hayata dair bakış açınızın değişmesi için ilk ve önemli bir adım olacaktır. Son olarak Al Pacino ve Keanu Reeves’in oynadığı Şeytan filminde şöyle bir replik vardır: “İnsanoğlunun içinde canlanan her türlü hissi besledim. Onun ne istediğini önemsedim, onu hiçbir zaman yargılamadım. Neden? Çünkü onu hiçbir zaman reddetmedim, kusurlarına rağmen. Ben insanoğlunun fanıyım!” -Şeytan” Evet, ne olursa olsun doğru olandan vazgeçmemeliyiz, hele hele böyle bir fanımız varken.
Şeytan
ŞeytanJeffrey Burton Russell · Kabalcı Yayınevi · 199992 okunma
·
126 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.