Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Kapılar suskun ya da sağır, sokaklar kuşkulu ve güvensizdi. Her zaman huzur bulduğu camii avluları bile kasvetli bir umutsuzlukla karşılamışlardı onu. Güvercinlere atılan bir avuç yem. Hepsi bu kadardı. Sokaklarda her zamankinden çok dilenci vardı. Eli, ayağı kopmuş erkekler, paçavralar içinde yerlerde sürünerek gelene geçene avuç açıyorlardı, Suret levhaları sökülmüş çıplak duvarlı mahalle kahvelerinde oturan erkeklerin gölgeli yüzlerinde, uzaklara gitmiş, dağlara çekilmiş, sürgün edilmiş kayıp bir şeyler okunuyordu. Asla bir daha geri dönmeyecek bir şey. Hayatlar, hikâyeler gibi insan denince akla gelen bir şey... Birinin karşısında durup bakmak bile başlı başına ümitsizlikti. O bakış bile, bakılan kişiye bir daha hiç ulaşamayacağını düşündürüyordu insana. Bunca zaman konuşmaya çekindikleri her şey yüzlerinde tortulaşarak kıraç suskunluklara, yalçın yalnızlıklara yol açmıştı. Çöl kadar boş, sarp kadar çetin, kum kadar dağınık ifadeler, yüzleri birbirine karıştırmış, birbirine benzemenin silikliğinde herkesi tanınmaz etmişti. Güneşte solmuş, çizgileri birbirinin içinde eriyerek kaybolmuş, kâğıdı kabarmış bir minyatürde kimse kimseyi tanıyıp bulamazdı.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.