Gönderi

Paul Claudel
Kitabın fizyolojsini incelemeyi düşündüm; kelime, sayfa ve kitap. kelime cümlenin sükun bulmamış bir parçasıdır, anlama giden yolun bir bölümü, fikrin geçip giden sarhoşluğu, çince kelimeyse, aksine, gözün karşısında sabit kalır... yazının esrarengiz yanı, konuşuyor olmasıdır. eski ve modern latince taşa yazılmak üzere oluşturulmuştu. ilk kitaplar mimari bire güzellik taşır. derken zihnin hareketi hızlanır, düşünce maddesinin akışı kabarır, satırlar sıkışır, yazı yuvarlaklaşır ve kısalır. çok geçmeden, kalemin minicik ucundan çıkmış olan sayfanın üstündeki o ıslak ve titrek örtüyü matbaa kapar ve klişesini alır... işte mekanik bir uzuv gibi sadeleştirilmiş, adeta stilize edilmiş insan yazısı... mısra bir yere gelip duran bir satırdır, maddi bir sınıra geldiği ve mekan darlığı çektiği için değil, kendi iç rakamı tamamlandığı ve etki gücü tükendiği için...her sayfa büyük bir bahçenin art arda gelen taraçaları gibi görünür gözümüze. göz, narçiçeği veya ateş rengi bir notanın şiddetiyle aniden cinsliksize hücum eden bir sıfatın adeta yanal saldırısı vasıtasıyla ve büyük bir zevkle kendinden geçer... büyük bir kütüphane baba fosillerle, izlerle ve fırsatlarla dolu bir kömür madeninin katmanlarını hatırlatır daima. kurutulmuş bitkiler koleksiyonu misali duyguların ve tutkuların derlendiği albüm, tüm insan toplumlarının kurutulmuş örneklerinin muhafaza edildiği kavanozdur.
·
7 görüntüleme
mandalorian