Gönderi

Gelin bugün sizlerle biraz hasbihâl edelim cancağızlarım. Ne kadar hızlı geçiverdi değil mi zaman, dille söyleyince çoook uzun gibi gelen vakitleri, yaşarken nasıl çabucak tüketiveriyoruz. . Bir garip hallerdeyiz değil mi. Farkedebiliyor musunuz farkedemediğimiz, ama fark etmemiz gereken hasletlerimizi. Bardağın dolu tarafı dururken, evvelâ boş tarafa yönelişimizi. Hayret! Gözlerimizdeki kusur dedektörleri nasıl da hızlı çalışıyor böyle. Bugün Bakışımıza bir perde indirmeye ne dersiniz. "Zekasını başkalarının yanlışlarını bulmaya yoğunlaştıran bir kişi, bir müddet sonra kendi doğrularını da kaybeder." Ne müthiş bir söz, sanırım buraya kadar bahsettiğimi anladınız, şimdi karşılıklı konuşabiliriz değil mi dostlar. Bizim buralarda "Kusur arıyorsan, tüm aynalar senin" derler. Hakikaten insan ne gafildir ki başkasında eksiklik diye gördüğü asıl ona kendi yansımasıdır da haberi olmaz. Biraz dikkatli baktığınızda sizde benim gibi farkedeceksiniz ki bir insanın en çok hangi hareketi sizi rahatsız ediyorsa ( diyelim ki gurur, kibir vs vs ) kendinizde de kat be katı vardır ki, o hal size böyle âşikâr görünüvermiştir. Mesnevîden bir bölüm okuyayım diye elimi kitaba uzattım, tefeyyül çekerek okumak istediğim yerde şu satırlar geçmekteydi; “Ey başkasının yüzünde çirkin bir ben gören; yazık ki o ben, senin yüzünden akseder. Mavi bir şişeden baktın. Bu sebeple baştan başa âlemi mavi renkte gördün. Bu mavi renk, senin eserinledir, kötülüğünü bil, başkalarını kötü görme.” Farkettiyseniz her devirde daima insanları eleştiren, onların kusurunu açmak için çabalayan, ve yalnız kendi sevilsin, herkes ondan geri planda kalsın isteyenleri Rabbim tepetaklak ediveriyor. Bizlerde insan olmamız hasebiyle benliğimizde böyle bir dürtü hissettiğimiz anda hemen dilce şöyle tekerrûr etmeliyiz .. “Ey nefsim, bu ne kendine güvendir böyle, Rabbinin gazabından kork “ Hem biliyor musunuz hakarete hakaretle, öfkeye öfkeyle, yalana yalanla karşılık verirsek, bizimde bunları yapandan pek bir farkımız kalmaz. Kalır mı? Denilir ki, “neye nasıl bakarsanız, o da size öyle bakar” Bu sözüde aklımızın bir köşesine koyuverelim. Bir kitapta okumuştum, “Defosuz insan beklentisinin, sadece hayalperestlik değil, aynı zamanda haksızlık olduğunu erken anladım. Sevdiklerimi en ufak kusurda defterden silmenin, bir daha asla demenin, kimsenin masum olmadığı bir çağda, kasvetli bir yalnızlığa yelken açmak olduğunu fark ettim." Diyordu yazar. Ne manidâr sözlerdir bunlar. Sözün hûlâsı şudur dostlarım, Bizler bu dünyada yaşamaktayız ve artık yorulduk. Bu yorgunluk, kendisini saygısızlık , dikkatsizlik, hazımsızlık, düşmanlık, duymamak, dinlememek, görmemek, ciddiye almamak, emeğe hürmet etmemek vs. şekillerde gösteriyor. Gelin evvelâ şunu kabul edelim; kusurluyuz, belki de bu yüzden hep başkalarında kusur arıyoruz. Ne demiş Hazreti Mevlâna; "Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun. Kusuru örtmeyi marifet edin, işte o zaman kusursuz olursun."
·
17 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.