Gönderi

304 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 8 days
J.B.Russell’ın Kötülüğün Tarihi serisinde ikinci kitapla devam ediyoruz. Şeytanın tezahürlerinden birisi olan Lucifer’ın geç #Yahudi ve erken Hıristiyan geleneğindeki yansımalarını öğreniyoruz. Ancak bir hususu ifade etmek zorundayım burada. Zira bu #kitap birincisi (Şeytan) gibi her okuyucuya hitap etmeyebilir. Özelde alanında akademik çalışmalar yapmak isteyen, genelde de konuya ilgi duyanlar için okunası bir #kitap. Ancak konuya ilgi duyanların dahi birinci kitabı okuyup -öyle okuyup da geçerek değil- özümsedikten sonra bu kitaba başlaması yerinde bir adım olacaktır. İlk kitapda kötülüğün #insan hayatındaki kişileştirmelerini ve #dinler tarihindeki yerini görmüştük. Bu seferse sorgulayıcı bir üslupla ilerliyoruz. Sorgulayalım sorgulamasına da önce anlamak lazım gelir değil mi? “Neden?” sorusuyla başlayalım. Tanrı, -islami olarak Allah- neden iyi ve kötü ikilisine izin vermiştir? Neden kötülüğü uzaklaştırmak ve silmek yerine var olmasına izin veriyor? Her şeyi bozup yok eden karanlık prensi neden meydana getirdi? Birçok yanıt verilebilir buna ve biz de birçok yanıt verelim. Kötülük mantıksal bir sorundur. Yani iyi, kötü olmadan, kötü de iyi olmadan anlaşılamaz. İyiyi ancak kötüden ayırdığımız zaman anlayabiliriz. Belki de Tanrı, kötülüğün var olmasını istemiştir. Çünkü kötülüğün de bir seçenek olduğunu anlamazsak, erdemi kavrayamayız. Tanrı, kötülüksüz bir dünya yaratmış olsaydı, karşıt kötülük bizi ayartmasaydı erdeme de ulaşamazdık. Kötülüğün büyük ve korkunç gücü zihinlerimize kazınmasaydı, Tanrı’nın büyük ve dehşetli iyiliğini kavrayamazdık. Sevaplarımız ya da günahlarımız var. İnanıyoruz ya da inanmıyoruz. Belki de Allah’ın varlığının bilinemeyeceğine inanıyorsunuz. Yaşamın başlangıcına dair çok çeşitli iddialar var. Ne olursa olsun bildiğim bir şey var ki, herhangi bir yaratıcının varlığına inanmadığınız zaman hayatınızın da pek bir anlamı kalmıyor. Düşünsenize varsınız yarın yok olacaksınız. Ne anlamı kaldı o zaman yaşamanın. Allah’ın koyduğu kurallarla yaşamak zorunda değilsiniz. Dur, hemen zındık deme dinle bi. Şeytana bile kendisine isyan edecek özgür iradeyi vermiş Allah; sana da bana da bize de istediğimiz gibi özgür yaşama iradesi vermiş. Ama demiş ki geldiğinde görüşürüz ey Ademoğlu. Bunları söylüyorum da ben farklı bişey mi yapıyorum. Hayır, ben de kendi istediğim gibi yaşama özgür iradesini kullanıyorum. Günahlarımın bir bedeli elbette olacak. Ama sanırım doğruya doğru yavaş çok yavaş da olsa ilerliyorum. Karanlıklar prensiyle bir savaş halindeyiz. İster ontolojik olarak Allah’ın yarattığı, ister ilkesel olarak insanların zihinlerinde var ettiği bir olgu olarak düşünün fark etmez. Çünkü insan yaşamında kötülük var ve biz iyi insanlar ya da iyi olmaya çalışan insanlar kötülükle savaş halindeyiz. Ruhlarımızın aydınlığa ulaşmasını engellemeye çalışan bir kötülük bu. Kafamızın içinde 100 milyar sinir hücresi vardır. Bunların sadece yüzde 15’i etkin durumdadır. Kafamızdaki o ormanın içinde yer alan her bir ağacın altında binlerce uzantı var. Toplamda 100 trilyon civarında birbiriyle bağlantı kurmaya hazır dallar var şu anda burada. Devasa bir bilgi ağına sahibiz ama neredeyse hiç erişimimiz yoktur. Geliştirilmeye açık bir beynimiz var. İyilikle kötülük arasındaki ilişki de buna benzer. Birbiriyle bağlantı halinde olarak gelişecek ve nihayetinde üst erdeme ulaşacağız. Sadece iyiliğin ordusundaki safımızı terk etmeyelim ve …… Sanırım iyi olmaya çalışalım. Üçüncü seride görüşmek üzere…
İblis
İblisJeffrey Burton Russell · Kabalcı Yayınevi · 200046 okunma
·
68 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.