Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sanki yağmur çiselemeye başlamıştı. Yağmur zannettikleri, çimleri sulamak için parkta otomatik açılan fıskiyelerdi. Duru; “Koş koş hemen çıkmamız lazım yoksa sırılsıklam olacağız” diyerek Erdem’i de kolundan çekiştirmeye başladı. Erdem’in hiç umurunda değildi. İnadına fıskiyelerin arasında durmayı tercih ediyordu. “Sana diyorum ıslanacaksın.” “Şeker miyiz ki eriyelim, ıslansak n’olur?” Duru koşarak yanına geri geldi, kolundan çekmeye çalışırken Erdem de onu suların fışkırdığı tarafa çekti. “Eve gidene kadar daha çok ıslanacaksın” diyordu. Erdem’in umurunda değildi. “Uzun zaman oldu böyle ıslan- mayalı. Toprak da çok güzel kokuyor. Harika bir şey değil mi, hadi gel” diyordu yüzündeki çocukça mutlulukla. Duru fıskiyelerden uzaklaşmaya çalışırken, Erdem tekrar onu yakaladı. Birden ıslak çimlerde ayağı kayarak düşeceği sırada adamın kolları arasına kaydı. Adamın dalgalı saçları ıslandı- ğında adeta çekiciliği artmıştı. Akşamın grimsi karanlığında bakışlarındaki ışıltıya takılıyordu. Bu kadar yakın mesafedeyken heyecanı fark edilecekmiş gibi gözlerini önce dudaklarına sonra da sert göğsüne indirdi. Suyla oynamaktan zevk alan Erdem yaşadığı anın tadını çıkarıyordu. Saçları ıslanıp alnında ahenkli duruşunu almıştı. Banyodan çıktığında bu halini sevdiği için geriye itme gereği duymadı. Kendini, kayarken kolları arasına aldığı kızın varlığına teslim etti. Bir filmde ağır çekim sahnesini yaşıyorlardı. Kıpır- tısız bakan gözlerin ve hafif aralık davetkar şekilde öpülmeyi bekleyen dudakların arasında gidip geliyordu bakışları. Kızın bakışlarını kaçırmasıyla coşkulu duygu yükselişini azaltma yolunu seçti. Duru “Benim için sorun yok da otele kadar sen nasıl gideceksin bu halde?” diye sorarak geriye çekildi. Erdem de bakışlarını kızın dudaklarından çekerken, tişörtünün ıslanmaya başlayan kısımlarına takıldı. Hırkayı neden giymişti ki? Hava gayet sıcaktı ya da kendi ateşinin tavan yapmıştı. Erkeksi dürtülerine bir küfür savurdu içinden. Duru’nun “Sana diyorum” sözüyle kendine geldi. “Efendim...” “Biraz daha böyle kalırsak seni otele almayacaklar. Yağmur suz havada göle ya da çukura düştün zannedecekler diyorum.” “Haklısın” diyerek kızı bıraktı. Geldikleri yol üzerindeki bütün fıskiyeler geniş bir açı yaparak sulamaya devam ediyordu. “Gidene kadar kuru kalmamız imkansız gibi gözüküyor. Gidelim mi?” diyen Duru’nun sesi sitem doluydu. “Olur ama ben hızlı yürüyemem, yaşlı ve ayağı sakat bir adamım” diye esprisini yapmaktan da geri kalmadı. Kız, az önceki yakınlaşmalar olmamış gibi “Desene bu akşam ikimiz de zamansız duş aldık” dedi. Erdem gülümsediğinde nasıl bu kadar çekici geldiğine şaşırıyordu. Düşüncelerinin anlaşılmasından korktuğu için eve gelene kadar adamın yüzüne bakmadan sohbet etti. Eve geldiklerinde ikisi de baştan aşağı ıslanmışlardı. Üst kata yönlendirdi adamı. Uzattığı havlu yetersiz gelmişti. Kendisi için sorun yoktu ama adamın üzerindekilerden başka kıyafeti yoktu ki. Büyük yatak odasına geçti. Birkaç çekmece açıp kapattıktan sonra bir takım erkek pijamasıyla saçlarını kurutmaya çalışan Erdem’in karşısına geldi. Tam o sırada Erdem sesli şekilde hapşırdı. “Çok yaşa. İstersen duş al çabuk ısınırsın... Yoksa zatürre olacaksın... Bunları bulabildim.“
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.