sizCe haNgisi geRçek?Bazı kitaplar vardır onlar için neden okunmasın denir.
Bu kitap işte öyle bir kitap;
etkileyici bir hikaye, sade bir anlatım,
anlaşılır bir üslup, zihin açan bir bakış açısı,
fazla zaman almayan bir kalınlık...
biz nedense kitapları bazen sonucunu merak ettiğimiz
bir film gibi algılarız... onun için baştan uyarırız,
incelemelerimizin başına büyük harflerle
"aman haa dikkat iki gözüm bunda spoiler vardır,
sonra vay efendim demeyesin" diye
okur da bunu önemser zira gazı kaçmış içeceği kim ne yapsın
açarken o "fusss" sesinin gelmesi önemlidir tabii...
Tam olarak benim için bu sonuçların pek bir ehemmiyeti olmasa da,
bu konuda hassasiyeti
olan okurlara da sonsuz saygım var.
Zaten ne geldiyse başımıza
hep bu baskılardan gelmedi mi?
tahammülsüzlüğümüz sonucu oluşan baskılar;
mahalle baskısı, siyaset baskısı, inanç baskısı....
yetmedi
bir de 1K baskısı mı ekleyelim!!!
Peki ben, bir kitaba nasıl yaklaşıyorum?
bir canlı gibi, hikayesi olan bir insan gibi,
nasıl başlar nasıl biterden çok nedir onu anlamaya çalışırım
işte onun için bu kitabı beğendim çünkü
ruha büründürülüyor kitapları, kişileştiriyor hem beden katıyor
hem de ruh...
"...kitaplar yerine eller çıkıyordu içlerinden
ve beni ayak bileklerimden tutup ilerlememe engel oluyorlardı."
"Kitapların, hayata dair birer fikir olmak yerine
düzenli bir rafın parçası haline gelerek
toz fırçasının gıdıklayışından,
tozlarını yutan süpürgeden,
uyumaktan ve sayfalarını belirleyen doğal şiddet
ya da gücü hiçbir zaman ortaya sermeyen bir gururla
ara sıra başvurulmaktan başka bir şey bilmeyişlerini
gülünç bir şekilde kınadık beraber."
kitaplar da yaşarlar, onların da iyisi kötüsü vardır
onlar da ölürler -ölmek demişken, kitaplar nasıl ölür acaba?-
"Bir kitap, sahibi onu parçalamak,
sayfalarını yırtmak, ateşe atmak istemediği sürece işlevini yitirmez."
-kitapların ölüsü nasıl olur acaba?-
"Kitaplar günahkâr kadavralar gibi beliriyordu
kumulların arasında. Kâğıtlar ve sözcükler,
kuru mürekkep, sayfalar ve bölümler arasında yüzlerce
ufak ve tuhaf tünel kazmış olan böcekler tarafından oyulmuş ciltler."
"albatroslar gagalarını sokuyorlardı bağırsakları
dışarı çıkarılmış kan içindeki kitaplara"
kitaba hayat veren biz miyiz yoksa yazar mı,
bilmiyorum,
işlemek lazım bunu
ama kitaplarla kaderlerimizin etkileşimini inkar edemeyiz,
kitabı kıymetli yapan da bizleriz, değersiz yapan da....
İnsanlara uyguladığımız tarifemizin aynısını kitaplara da uygularız
bazen onları da anlayamayız...
bazılarını da lanetleriz, vurun kahpeye:
"Büyükannem ne zaman yatakta kitap okuduğumu görse bana,
“Bırak şunu, kitaplar tehlikedir,” derdi."
ve onlara karşı hislerimiz vardır
‘Elime geçen her kitapla sevişiyorum ve
onlarda bir iz bırakamazsam orgazm da olamıyorum.’
(bu alıntıdan dolayı takipten çıkanlar oldu size de selam olsun
güzel insanlar size de :))) hey gülüm benim hey,
siz kesin tuvalete de gitmiyorsunuzdur dimi yaa)
--aayy utandınız mı sevişmek, orgazm olmak falan--
peki ya kitaplarımızdan önce ölürsek
kitaplarımız kitaplarımız...
artık şu gerçeği biliyoruz;
"kitaplardaki dünyamız ve kitapların bizdeki dünyası"
sizce hangisi gerçek???