Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bâtınilik mi, Selefilik mi, Hanefi Maturidilik mi?
Cumhuriyet döneminde İslâm düşüncesinde problem çözme yollarından birisi olan akli ve reyci damarın daha güçlenmesi beklenirken, maalesef, bu iki kesimin saldırılarıyla bahis konusu “damar” gittikçe zayıflamıştır. Bugün üç tarz dindarlık ve zihniyet birbiriyle çatışma halindedir: Bâtınilik (Şii ve Sünni İrfancılık), Arap dindarlığı (Selefilik) ve Türk Dindarlığı (Hanefi Maturidilik). Bugün Türkiye, dinî problemlerini çözerken üç dindarlık tarzından hangisini seçeceğine karar verme konusunda yol ayrımına gelmiştir. 15 Temmuz’dan sonra bu darbe girişimi ile ilgili pek çok toplantı ve çalıştay düzenlendi; Olağanüstü Din Şûrası yapıldı. Medyada yüzlerce yazı yazıldı ve bazı dergiler özel sayılar çıkardı. Darbe teşebbüsünün sebepleri, yapılış biçimi, ilmî dinamikleri ve sonuçlan üzerinde pek çok analizler yapıldı. Öne çıkan analizlerden birisi Bâtıni din söyleminin ve Mehdi fikrinin bu konuda ciddi bir motivasyon oluşturduğu hususu idi. Milletin iradesiyle iş başına gelmiş bir hükümete karşı darbe yapmak, hem fertlerin hürriyetine, hem de toplumsal iradeye karşı olmak anlamına geliyordu. Fethullah Gülen ve ekibi, insanların eleştirme ve sorgulama yeteneklerini yok ederek onları komutla hareket eden birer robota dönüştürmede, şifahî dinî kültürü ve Mehdîci anlayışı kullandı. Darbenin gücünü kırmak ve daha sonra böyle bir hâdiseyi bir daha yaşamamak için, ferdiyet bilincine, eleştiri ve sorgulamaya, aklı kullanmaya, laikliği güçlendirmeye yönelik çağrılar yapıldı. Aslında haklı olarak meselenin çözümünde aklı öne çıkarmak ve Mehdîci-Bâtıni söylemi devre dışı bırakmak gayesi güdülüyordu. Bu eleştirilerden diğer İrfancı cemaatler de nasibini aldı. Bu yüzden, daha önce dinî cemaatlere güven duyan kesimlerde bile onlara karşı belli bir güvensizlik oluştu. Sönmez KUTLU
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.