Gönderi

Fatiha Suresi tefsirin bir bölüm sf:27-29
Fatiha Suresi, Mekke’de inzal olmuştur. 7 ayettir. Bir şeyin ismi, o şeyin bilinmesinin, tanınmasının aracıdır. Allah’ın İsimleri’de (Esmau’l Husna) özellikleri itibariyle delalet eden nev’i suretlerdir. Allah’ın sıfatlarına ve zatına delalet etmek üzere kullanılırlar. Varlıklarıyla Allah’ın vechine, taayyun edişleriyle de Allah’ın birliğine delalet ederler. Çünkü isimler (esmalar), Allah’ın tanınmasına, bilinmesine aracılık eden zahir işaretlerdir. “Allah” lafzı, mutlak olarak ve olduğu gibi ilâhi zatın ismidir. Ki bu da zatın sıfatlarla muttasıf olması veya muttasıf olmaması itibariyle değildir. “Rahman”, herkese hikmetin gerektirdiği şekilde varlık ve kemal bahşeden demektir. Varlıkların varoluşlarının başında sahip oldukları kabiliyetler de bu ismin kapsamına girer. “Rahîm” ise, son itibariyle insan türüne özgü manevi kemali bahşeden anlamına gelir. Bu yüzden “Ey dünya ve ahiret Rahman’ı!” ve “Ey ahiret Rahim’i!” denilmiştir. Buna göre “Besmele”nin anlamı şöyledir: İlahi zatın ve bütün sıfatlarla birlikte azamet sahibi Hakk’ın mazharı, genel ve özel rahmeti kapsayan kâmil insaniyet suretiyle başlıyorum, okuyorum. Besmele; İsm-i Azam’dır / en büyük isimdir. Nitekim, Allah Rasulu (s.a.v) bu anlama şöyle işaret etmiştir: - “Bana bütün sözleri, anlamları kapsayan verildi ve ben üstün ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.” Kelimeler, varlıkların hakikâti ve özüdür. Mevcudat Allah’ın kelimeleridir. Hepsi Kün! / Ol! hükmünün eseridir. Nitekim, Hz. İsa’ya (a.s)da “Kelimullah / O’nun (Allah’ın) Kelimesi” ismi verilmiştir. Kur’ân’da: “Meryemoğlu İsa yalnız Rasuldur ve kelimullah’dır (O’nun kelimesidir). Buyrulmuştur.Üstün ahlak ise, varlıkların fiillerinin kaynağı olan hallerinden ve özelliklerinden ibarettir ve bu da kapsayıcı insani oluşla sınırlıdır. Burada ince bir husus üzerinde durmak istiyoruz. Şöyle ki: Nebiyler (a.s) hece harflerini varlık mertebelerine karşılık olarak kullanmışlardır. İsa (a.s) ve Emiru’lmumînin Ali (keremallahu vechehu) zamanında, ayrıca bazı Sahabeler devrinde böyle bir kullanıma işaret eden metinler bulunmuştur. Bu yüzden “Varlıklar “Bismillah”ın “ba” sından zuhur etmiştir ” denilmiştir. Çünkü “Ba”, Allah’ın zatına işaret etmek maksadıyla konulan “ Elif ” harfinden sonraki harftir, dolayısıyla “ilk akla” delalet eder. İlk akıl ise, Allah’ın yarattığı ilk varlıktır ve ona şöyle hitap etmiştir: “Bana senden daha sevimli, benim katımda senden daha saygın bir varlık yaratmış değilim. Seninle verir, seninle alırım. Seninle ödüllendirir ve seninle cezalandırırım.” Telaffuz edilirken “Besmele” yirmi sekiz harften ibarettir. Yazılırken yirmi dokuz harften oluşur. Kelimelere bölündüğü zaman, yirmi iki harfe bölünür. On sekiz harf, on sekiz bin âlem olarak ifade edilen varlıklara işarettir. Çünkü “Elif”, geri kalan tüm sayı mertebelerini kapsayan tam sayıdır. Dolayısıyla üstünde başka sayı bulunmayan ana mertebedir. Ceberut âlemi, Melekut âlemi, Arş, Kürsü, Yedi gök, Dört unsur ve her biri kendi içinde cüzlere bölünen üç mevalid gibi ana âlemler onunla ifade edilir. On dokuz ile de bu âlemlerle birlikte insanlık âlemine işaret edilir. Çünkü insan, hayvanlar âlemine dahil olsa da şerefi, her şeyi kapsayıcı olması, varlığı sınırlandırması itibariyle kendine has özellikleri bulunan başka bir âlem ve başlı başına bir türdür. Kendisi itibariyle bir burhandır, tıpkı melekler içinde Cebrail’in özel bir konuma sahip olması gibi. Nitekim, yüce Allah “Melekleri ve… Cebrail…” (Bakara, 98) buyurarak onun bu farklı konumuna işaret etmiştir. “Besmele” kelimelere bölündüğü zaman ortaya çıkan örtülü üç elifle birlikte harf sayısı yirmi ikiye tamamlanır. Bunlar da zat, sıfatlar ve fiiller itibariyle İlahi Hak âlemine işaret ederler. Ki bunlar, ayrışma sırasında üç âlem, hakikâtte ise Tek âlemdir. Üç elif’in yazıda yer alması. Bu âlemlerin büyük insani mazhara zuhur edişlerine ve ilahi âlemin örtülü oluşuna işarettir.Resulullah’a (s.a.v) “Besmele”nin “ba” sının “elif”i nereye gitti? diye sorulmuş o da “Şeytan çaldı” cevabını vermiştir ve “Besmele”nin “ba”sının “elif”ine bedel olarak “ba”nın uzatılmasını emretmiştir. Bu, ilahi uluhiyetin yaygın rahmet suretinde gizlendiğine ve ancak ehlinin bileceği şekilde insani surette zuhur ettiğine yönelik bir işarettir. Bu yüzden kullanımda “nekre”dir. Hadiste, yüce Allah’ın Adem’i kendi suretinde yarattığı belirtilir. Çünkü zat, sıfatlarla, sıfatlar fiillerle, fiiller oluş ve eserlerle örtülüdür. Oluşların kalkmasıyla fiillerin tecellisine mazhar olan tevekkül eder. Fiil perdesinin kalkmasıyla sıfatların tecellisine mazhar olan razı olur, teslimiyet gösterir. Sıfat perdelerinin açılmasıyla zatın tecellisine mazhar olan da vahdette fena bulur. Artık ne yaparsa yapsın, ne okursa okusun mutlak muvahhit olur. “Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla…” O halde fiiller tevhidi sıfatlar tevhidinden öncedir. O da zat tevhidinden önce gelir. Rasulullah (s.a.v) secdede söylediği şu dua ile bu üç tevhid mertebesine işaret etmiştir: - “Azabından affına sığınırım. Gazabından rızana sığınırım. Senden sana sığınırım.” Kur'an sırlarını bilen Ariflere göre, her surenin başındaki Besmele, o surenin bütün sırlarını barındırır. Bir anlam da o Besmele başında bulunduğu surenin yani ev’in (beyt’in) kapısı hükmündedir. Zira anlamlar Besmele ile açılmaktadır. Çünkü Fatihanın ilk ayeti Besmele’dir. Fatihanın anlamı: Açış yapan, açan manasına gelmektedir. Bu beyt herkese (ev) açılmaz. Bana açıldı ve içine girdim. İçinde olanları öğrendim. Bu beyt, bu kitabın kapsadığı bu menzillerin tümünün içinde bulunan hazinelerin bütün anahtarlarını barındırır. Çok yüce ilimler ihtiva etmektedir. Bunu bilen Arif, kâinatın Ondan mevcut olduğunu tahakkuk eder. Allah ile konuşan Arif için Besmele, Hak teala için "Kün = Ol" sözü mesabesindedir. "İhlâs" suresi evinin kapısının olmayışına, içine girilmediğine gelince, çünkü bu sure sadece tenzih “zât” isimlerini ihtiva eder. Bu isimlerle ahlaklanmanın da imkânı yoktur. Besmele sütununu meshetmekse, Rahim ismiyle ahlaklanmadan ibarettir.
Sayfa 27 - kitsanKitabı okudu
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.