Gönderi

608 syf.
10/10 puan verdi
"TERTELÊ ÇÊNEKU" (KIZLARIN KIYIMI) Kitap 'Roman-Edebiyat' bölümünde yer alıyor ama bu bir roman değil. Tamamen yaşanmış olaylar genellikle birinci kişi ağzından anlatılan anılar. Tabi ki belgelerle doğrulukları desteklenmiş, ispatlanmiş sağlam bir araştırma kitabı. Bu sebeple ben Nezahat GÜNDOĞAN ve Kazım GÜNDOĞAN'a içten teşekkür ediyor saygılarımı sunuyorum. Tabi ki bu araştırma süreci içerisinde onlara yardım eden tüm herkese de aynı şekilde. Çocuklarının gözleri önünde öldürülen anneler, babalar... Annelerinin ellerinden zorla alınan güzel kızlar, çocuklar... Aynı dili konuşmayan iki toplum ve bir kıyım, katliam... Veee daha bir sürü şey hepsi bu kitapta. Sorarım size çocuğunuzun, kardeşinizin, annenizin, babanızın tek tırnağını dahi bir ideoloji uğruna verir misiniz? Ya da hangi ideoloji ölümden daha üstün? Hiç bir ideoloji bir insan hayatına değer mi? Bunu ne zaman anlıyorsunuz biliyor musunuz? Tam anlamıyla yaşayınca anlarsınız. Türkmüş , Kürtmüş, ocuymuş, şucuymuş, bilmem hangi zıkkım zelzevatmış. Neyse ne ya! Neyse ne! İnsan değil mi? İnsan! Dili, dini, ırkı her şeyi bir tarafa bırakın! İnsanız, canına taş değse acıyan insan! Hepimizin yaşadığı travmalar vardır. Küçük, büyük hiç fark etmez yaşantımızı büyük oranda etkiler geçmişte yaşadıklarımız. Bu kitapta geçen travmalar - ben hepsini detaylı olmasa bile yüzeysel olarak anlatacağım - vicdanı olan, her insanı etkiler diye düşünüyorum. Bu kitabı okurken okumayı öğrendiğim güne lanetler yağdırdım diyebilirim. Yakın çevrem bilir, bir taraftan okurken diğer taraftan ağlıyordum. Öyle aşırı duygusal biri de değilimdir. Standart bir insan yani. Yani her gün herkes savaş yaşamıyor ya da bu tarz olaylar her zaman gelmez insanların başına o yüzden verilen her tepki bana doğal geliyor. Her gün önünde anneni öldürmüyorlar ki, her gün kardeşinin iç organlarını görmüyorsun, her gün olmadığı için bunlar sıradan, olağan şeyler olamadığı için o an nasıl tepki göstermek gerekiyor pek hesaplanamaz. O hengamede korkudan çocuğunu öldüren insanlar olmuş, zaten öldürecekler beni diye düşünüp en azından eziyet görmeyeyim diyerek kendini derelere atan insanlar olmuş, dereleri aşmaya çalışırken çocuklarını derede boğanlar olmuş asker ağlama seslerini duyar da gelir bizi öldürür düşüncesiyle, bunun gibi bir sürü olaylar.. Benim böyle anlattığıma bakmayın yazması, okuması kolay da empati kurayım diyorum işin içinden çıkılmıyor. Peki herkes öldü mü?? Hayır! Ölenler bir nevi kurtuldu. Çünkü, sürgün edilen insanlar her gün öldüler. Bir çoğu yakınlarının mezarlarını bile görmedi belki ailede sağ kalan tek kişi, bir çoğu çocuklarını kaybetti yaşamın onlar için bir manası kalmadı. Bunlar yetmezmiş gibi bir de hor görüldüler gittikleri yerlerde. Dillerini konuşamadı, kültürlerini yaşatamadı, ibadetlerini yapamadı bir çoğu. Kürt olmak hele de bir Alevi Kürt olmak onların kirli gömleği oldu gittikleri yerlerde çıkarıp attırdılar.   Köyleri yakıldı, öldürüldü, sürgün edildi bu insanlar, peki boşuna mıydı? Yazıya başlarken söyledim ya hangi ideoloji ölümden daha üstün? Hep söylerim şiddet şiddetle çözülmez. Şiddet kin doğurur. İbreti alem olsun diye kalkıp adam asmakla kimse bir şey öğrenemez. Yıllar sonra bulunan kayıp çocuklar anlatıyor öykülerini. Evlatlık verildikleri ailelerin onlara olan muamelesini, yaşadıklarını kendi ağızlarından dinliyoruz. Kimisi Türkçe bilmiyor diye dayak yiyiyor, kimisi hobisi dayak atmak olan (çok afedersiniz haşa huzurunuzda) şerefsizler olduğu için  dayak yiyiyor. Sadece dayakla yetinseler, tacizler tecavüzler bir sürü ahlaksızlık.  Evlatlık verilen bu çocukların çok nadir bir kısmı vicdan sahibi insanlara denk geliyorlar iyi şartlarda yetiştiriliyorlar. Bunu da es geçmeyelim. Ama ne olursa olsun hep bir aile, memleket özlemiyle yaşamışlar yıllarca. Bulunma hikayeleri de bir o kadar ilginç bir çoğunun. Kimisi yavrusunu göğsünün altındaki benle, kimisi alnındaki ana yadigarı yara iziyle, kimisi gözünün altındaki doğum lekesiyle, kimisi kasığındaki yarayla arıyor. Onları diğerlerinden ayıran küçük farklarla. Belki buluyor belki bulmuyor. Birbirini bulan birbirini tamamlayan aileler de çok memnun değiller, çünkü yıllar geçmiş herkes değişmiş, farklı kültürlerle yetişmiş bazılarının ismi, dili, dini, değişmiş yani Ovacığın o köyünde kaybolan küçük kız gibi değil artık. Kitap çok kalın olduğu için herkes okumak istemeyebilir doğal olarak ama tavsiye etme konusunda kesinlikle tavsiye ederim.. Birbirinden bağımsız olduğu için olaylar araya kitap alınabilir ve okurken sindirmesi zor olduğu için de böyle yapmanızı tavsiye ederim. Dersim'in Kayıp Kızları belgesel filminin linkini bırakıyorum buraya. İzlemenizi tavsiye ederim. youtu.be/PYVpQZT89nY Keyifli Okumalar...
Dersim'in Kayıp Kızları
Dersim'in Kayıp KızlarıNezahat Gündoğan · İletişim Yayıncılık · 2014160 okunma
··
156 views
Hatche okurunun profil resmi
"Türkmüş , Kürtmüş, ocuymuş, şucuymuş, bilmem hangi zıkkım zelzevatmış. Neyse ne ya! Neyse ne! İnsan değil mi? İnsan! Dili, dini, ırkı her şeyi bir tarafa bırakın! İnsanız, canına taş değse acıyan insan!" Sarya yüreğine sağlık... 🙏
ahmet er okurunun profil resmi
Bu konuyla ilgili Haydar Karataş'ın Gece Kelebeği:Perperık-a Söe adında müthiş bir romanı var. Herkese tavsiye ederim. İnceleme için elinize saglik. Teşekkürler. Tarihimizde kapanmayan bir yara: Dersim 1938. Ve hala da yüzleşilmedi bu kara olayla.
Sîyajîn okurunun profil resmi
Benim bütün sözcüklerim tükendi:-/
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.