Gönderi

Bir gece Cebrail gelir, Hz. Muhammed’i miraca davet eder. Cebrail ile Hz. Muhammed, gök tabakalarını ve cennet katlarını gezmeye dolaşmaya başlarlar. Firdevs cenneti makamına da girerler. Orada camiye benzeyen bir makam görürler. Bu binanın içinde kırk adet yakuttan direk vardır, içerisinin çevresi zümrüt ve firuze taşlarıyla kaplanmış, döşemeleri gümüşten yapılmış, dışarı avlu billur üzerine değişik ziynetlerle süslenmiştir. İçerisinde altın ve gümüşlüklerden oluşmuş havuzda devamlı Kevser suyu akmaktadır. Buraya girenlerin bir daha çıkmak istemedikleri anlatılmaktadır. Hz. Muhammed “Ey kardeşim Cebrail! Bu güzel ve süslü makam neresidir?” diye sorar. Cebrail de, “Ya Muhammed! Ümmetin için Allah Teâlâ o makamı oluşturmuştur. Buna Cami-ül Kübrâ (Büyük Cami) derler. Bu makamın benzeri, dünyada üç tarafı deniz, bir tarafı da kara ile çevrili Konstantiniyye şehrinde bulunmaktadır. Bu şehirde Sofiya adlı güzel bir ibadethane ve yüce bir makam vardır. Bunun adına da Cami-üs Suğra (Küçük Cami) derler. Burada gördüğün yüce makamın dünyadaki timsalidir. Senin ümmetine, onun içinde ibadet etmek nasip olacaktır.” diye cevap verir. Hz. Muhammed, Cebrail’den bu sözleri işitince Allah’a şükredip o güzel makamı gönlünce seyreder. [...] Sonrasında Cebrail ile vedalaşıp miracdan döndükten sonra ashabına, Ayasofya makamını anlatır. Her biri duyduklarına aşık olurlar ve “inşallah ölmeden evvel o güzel makamın içine girip ibadet etmek kısmet olur” derler.
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.