Eski Ahit peygamberleri tam olarak şunu yaptılar: İnsanın varoluşuna yanıt bulması gerektiğini, bu yanıtın insandaki sevginin ve aklın gelişiminde bulunduğu düşüncesini yaydılar. Bunun yanında adalet ve yumuşak başlılığın, sevgi ve akıl ile ayrılmaz bir bütün olduğunu da öğrettiler. Vaaz ettiklerini yaşadılar. Güç aramadılar, aksine ondan sakındılar. Üstelik peygamber olmasının gücünden bile sakındılar. Kudretten sakındılar, sonunda onlan bekleyen mahkûmiyet, sürgün ya da ölüm dahi olsa doğruyu söylediler. Onlar, kendilerini bir köşeye çekip ne olacağını bekleyenlerden değildiler. Kendilerini sorumlu addettiklerinden hemcinslerine yanıt verdiler. Diğerlerinin başlarına gelenleri onlar da yaşadı. İnsanlık, onlann dışında değil, onların içlerindeydi. Gerçeği olduğu gibi gördükleri için onu aktarmaktan kendilerini sorumlu tuttular. Gözdağı vermediler, buna karşılık insana önündeki seçenekleri gösterdiler. Bir peygamber, peygamber olmayı dilemez. Peygamber olma hırsına yalnızca sahte olanlar sahiptirler.