Gönderi

Ağustos Ayı Hikaye/Deneme Etkinliği
Yazar:
Hatice
Hatice
Hikaye Adı : DUBLÖRÜN GLENNASI Link: #32331839 Ressam : Burton hizliresim.com/oV6N7X - Kestiiiiiik.. kestiiiik.. hoop arkadaşım kime diyorum lan ben hooppp.. getirin şu gerizekalıyı çabuk.. hemenn getirin diyoruuum .. içine etti lan tüm sahnenin… kim getirdi olum bu salağı sete ?? - At kaçtı laaaaannn.... - Tutuuunn.. kameraların oraya koşuyooor.. dikkat ediiiinn.. - Kaçıııınnn.. - Surlara girdii.. ordaa ordaaa.. - Nerde laan bunun seyisi.. Bas bas bağıran yönetmeni sakinleştirmeye çalışan yardımcılar da dahil tüm set bir anda tutuştu.. ordan oraya koşanlar.. bağıranlar… çağıranlar..kırılan spotlar.. dolanan kablolar.. Surların dibindeki set resmen inim inim inliyordu. Tarihi kostümleriyle ordan oraya koşan onlarca figüran, saatlerdir orda bekletilen ve en sonunda surlardan tam önüne düşen taşla ürküp şahlanan, ortalığı birbirine katan atla öyle bir manzara çıkmıştı ki meydana, sanırsın Bizanslılar ayağa kalkmış da bizim Kara Muratı her an enseleyeceklermiş gibi.. - İnin laaaayynn.. diyorum size..bak hiç kılları kıpırdıyor mu salakların.. + Işıkçı Hüsnü bulmuş abi ikisini de.. - Hay ben o ışıkçınınnn sülalesinin *-+++/*x+/-**s.. kaç oldu lan bu devirdiği çamlar.. Tam iki saattir aynı sahneyi çekiyoz ulaannnn.. + Abi napalım? - Neyi napalım lan ?? delireceğim!! bulun şu atı.. indirin o salakları da ordan.. bak hala mel mel bakıyolar .. + Abi set iptal mi? - Dağıldık ulan çekecek hal mi kaldı! Toplayın..Adam neticesiyle Konyayı devirdi.. + Tamam abi. - Gidiyorum ben. O ışıkçıyla yarın hesaplaşacam. Bu düblör işi asıldan daha fena yordu bizi bu neymiş arkadaş.. Setteki o hengameyi büyük bir şaşkınlıkla izleyen iki çift göz, gecenin karanlığında, zaten zor bela çıktıkları surların içindeki kovukta kalakaldılar. Kostümleri zaten o kadar ağırdı ki demirden zırhlar, kat kat kuyruklu elbiseler… kan ter içinde kalmışlardı zaten kaç saattir.. Yerden, bulundukları kısmı aydınlatan spotun ışığında, o güzel ve berrak yüze bir daha baktı İsmet.. Başı döndü yine.. içinde ılık ılık bişeyler aktı.. kalbi sanki deminki gibi duracak gibi oldu da bu sefer elinin kolunun dermanı kesilmeden kendini zaptedebildi. Sanki setteki bütün sesleri kapatmışlardı da aşağıda herkes sessiz film oynuyor gibiydi. Kaç saniyeydi bu an?? İsmete yıllarca gelen.. dursundu zaman.. akmasındı.. hayatı işte burda son bulsaydı da dünyada gördüğü en son sahne bu olsaydı.. ‘’ne güzel bir final olurdu hayat filmimde’’ dedi içindeki o ses.. Tam da o an kafasına inen bi zumzukla kafası bi gitti geldi ileri.. Hüsnü, at kaçar kaçmaz ‘’eyvahh’’ diyip bi an ortalıktan tüyse de yine de arkadaşını orda bırakıp gidememişti.. ‘’Naptın lan.. bittim ben sayende.. çabuk inmemiz lazım burdan.. bak hala duruyor..’’ Diyip zumsukla ayılmayan arkadaşını omuzlarından tutup silkeledi.. hala aynı noktaya bakan arkadaşının baktığı noktaya bakınca da köşede ne yapacağını bilemeden donakalmış bir kızcağız gördü.. kostümünün içinde ay gibi parlayan bu berrak yüzlü prensesin yüzü korkudan iyice beyazlamıştı.. kızıl saçları tacının altında o karanlıkta bile o kadar güzel gürünüyordu ki.. Saatlerdir kapının arkasında İsmet in sahnelerinin bitmesini beklemiş, son sahnede kapı açılıp da İsmet le buluştuğu anda bir anda ikisi de kitlenmişti. Yapmaları gereken tek şey, saatlerdir uğraşılan o sahnede, İsmet’le birlikte surlardan sanki atın üzerine atlar gibi yerdeki şişme yastıklara atlamak ve montajda ayarlanacak şekilde sanki atın üzerine atlamışlar gibi görünmekti.. Bu sahne için son anda erkek ve kadın başrol kesinlikle dublör kullanmak istemişler ve iş bu iki garibana düşmüştü.. İsmet, hep yanına gelip gittiği Hüsnü’nün mahalleden arkadaşıydı. Çocuklukları birlikte geçen bu iki kafadarın yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi.. İsmet yeni askerden geldiği için aralarda iş bakınıyor sık sık da Hüsnü’nün yanına uğruyordu.. Çok da hoşuna gidiyordu bu seti aslında kostümler, mekan, tarihi hava filan.. beden yapısı olarak başrole benzerliği o gün ona böyle bir fırsat vermişti ama nerden bilebilirdi ki o günün böyle bir gün olabileceğini…İsmet, kapı açılır açılmaz dışarı çıkan prensesi kucaklayıp surlardan atlamaları gerekirken bir anda kilitlenmiş, elini uzatan bu peri kızının elini tutar tutmaz başı dönüp sendelemiş, ayağının takıldığı kocaman bir taş atın nerdeyse kafasının üzerine düşüp atı ürkütünce tüm set birbirine girmişti.. Hüsnü’nün silkelemesiyle kendine gelen İsmet, korkudan köşeye büzüşmüş anlamadığı bir dilde habire bişeyler mırıldanan bu peri kızına yavaşça yaklaştı.. elini uzatıp ; - Korkma! Ben Varım! ‘’dedi. ‘’Hadi beee hadi bee inmemiz lazım, bak spotları söndürürlerse armut gibi kalırız burda ‘’ diye telaşlı telaşlı vızıldayan Hüsnü ikisine de yol göstermeye çalışırken, İsmet pır pır atan yüreğiyle kızın ellerinden tutup ayağa kaldırdı.. ve o anda kararını verdi.. bir daha bu ipekten elleri hiç bırakmayacaktı.. gücünü son bir kez toplayıp bütün nezaketiyle sordu; - Adın ne? Bütün ürkekliğiyle billur gibi bir ses duydu.. Dünyanın bütün sesleri bir anda yok olmuştu sanki.. ve sadece onun sesi vardı ve ismi kulaklarında defalarca yankılandı.. kazındı zihnine ve diline dolandı.. - Glenna..
··
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.