Gönderi

Bir Zen tapınağındakilerle Budacılık üzerinde tartışmaya girip de kazanabilen gezici keşişler, orada yerleşebilirler, yenilirlerse, çekip gitmek zorundadırlar. Kuzey Japonya’daki bir tapınakta iki erkek kardeş keşiş yaşamaktadır. Büyüğü bir bilgin, küçüğüyse bir gözü kör bir aptaldır. Bir gezgin keşiş gelip kalacak yer ister; göreneğe uyarak yüce öğretiye ilişkin tartışma isteğiyle kabarmayı da unutmaz. Büyüğü o gün çok okuduğundan yorgundur; «Git konuş, ama alçak sesle...» diye uyararak kardeşine yıkar işi. Kardeşiyle yabancı, sinliğe gidip otururlar. Çok geçmez. Gezgin kalkar, büyüğüne gider: «Kardeşin olağanüstü bir kimse... Beni yendi.» der. «Tartışmayı anlatsana!» der öbürü. «Peki!» der gezgin, «Önce, bir parmağımı kaldırarak o aydınlanmış kişiyi, Buda’yı simgeledim. Kardeşin iki parmak gösterip Buda ile öğretisini simgeledi. Üç parmağımı kaldırdım; Buda’yı, öğretisini bir de uyumlu yaşam sürdüren izdeşlerini belirttim. O da yumruğunu sıkıp yüzüme doğru salladı; üçünün de aynı ergi (mazhariyet) olduğunu anlatmak istedi. Böylece tartışmayı kazandı. Artık burada kalmaya hakkım yok.» Konuşmasını bitiren gezgin çeker gider. «Nerde o domuz?» diye dalar ağasının odasına küçüğü. «Tartışmayı kazanmışsın.» «Ne kazanması! Geberteceğim onu.» «Anlatsana şu tartışmanızı. Konu neydi?» diye sorar büyüğü. «Ne olacak! Beni görür görmez bir parmağını kaldırıp tek gözlü olduğumu anıştırdı. Hadi, konuktur, hoşgöreyim dedim, iki gözün var, kutlarım anlamında iki parmağımı yüzüne tuttum. Utanmaz alçak, ikimizin üç gözü var demeye üç parmak kaldırmasın mı? Tepem attı. Vurmaya başladım. Ama kaçtı. Tartışma bitti.»
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.