Gönderi

İşte şu yağmurlar, işte şu balkon, işte ben  İşte şu begonya, işte yalnızlık  İşte su damlacıkları, alnımda, kollarımda  İşte yok oluşumdan doğan kent  Hiçbir yere taşmıyorum, kendime sızıyorum yalnız  Ben dediğim koskocaman bir oyuk  Koltuğun üstünde, aynadaki yansıda  Bir oyuk! sofada, mutfakta, yatağımda  Yaşamayı tersinden kolluyorum sanki  Yetişip öne geçiyorum sık sık. Sözgelimi  Bir iki saatte bitiveriyor bir mevsim  İyi  Bugün pazartesi mi? kapının, pencerenin durumu  Salıyı gösteriyor.    Salondaki büyük saati sattım  Saatin ölçebileceği  Herhangi bir zaman parçası yok  Gittiği yeri bilmeyen böcekler gibiyim  Bir oyuğa, oyulmuş bir yaşama  Ne gereği var ki saatin  Balkona çıkıyorum sürekli  Yollar yollar yollar katediyorum sanki böylece  Bir semtin ilk rengini alıyorum  Örneğin Ümraniye’de bir çay bahçesindeyim  Bazan  Anılardan anılara bir yol  Ve  Anılardan anılara sallanan bahçe  Hangi yaprağı koparsam son anı avucumda kalıyor  İyi.  Yeniköy’de bir kahve içer miyiz, dedim bu sabah  Bu sabah bu sabah  Oralı olmadı kimse –pazartesi miydi–  Oyuğumdan çıkmıştım tam, begonyamsa güller içinde  Nasıl?  Güllerse güller içinde yani  Ve balkon demirinde bir martı. Dedim ki  Deniz şuralarda bir yerde olmalı  Çıt yok evin içinde  Deniz şuralarda bir yerde olmalı  Çıt yok  Sanki dünyadaki bütün çay ocakları kapalı  Ve göklerden tepelere inen bir sokak  Ya da bir akarsuyum ben  Denizse  Şuralarda...  Yok önemi bir iki gün kaldı –martı–  Balkonda  Deniz de öldü sonra, martı da  İyi iyi.    Suyu tutmak gibi bir şeydi hepsi  Günler –seni anımsadığım zaman–  Birden Kurtuluş’tan Taksim’e giden bir tramvay görüntüsü  Mavi bir elektirik çakımı tellerde  Sanki kar yağıyor da sürekli, Tepebaşı’ndayız  Karlar gıcırdıyor ayaklarının altında  Besbelli Gümüşsuyu’ndayız, Rus lokantasındayız  –Ne tuhaf, biz her zaman her yerdeyiz ikimiz–  Şarap içmişiz, üşüyoruz  Dışarda dünya silinmiş  İkimiz ikimiz ikimiz  Böyle birkaç defa ikimiz  Sonra ki bir fotoğrafa dönüşüyor her şey  Nasılsa  Sarı emmiş, mordan çekinmiş, kahverengi bir fotoğrafa  Sahi, kalınca bir şeyler giyinmeliyim ben  Üşümüyorum da  Bende herkes var, diyen bir kızın titrek  Sesleri dökülüyor kucağıma  Dudaklarım kan mavisi bugün.  Biz burda iyiyiz, biz burda çok iyiyiz  Biz burda kırk yaşındayız hepimiz  Dördümüz bir kişiyiz de ondan  İçimizden biri uyuyor olsa, falan filan  Onu bekliyoruz bir kişi olmak için  Evet evet, yanılmıyorum ben  Bir iki kişi kaldığımız zaman yanılabilirim  Doğrusu ya  Yanılmak her şeyi yeniden görmek gibi bir şey oluyor  Duvardaki vitray, begonya  Begonya, vitray  Kurtuluş’la Asmalımescit birbirine geçiyor  Bir tramvayın durmasıyla durmaması arasındaki ayrım  Karanfil kokuyorsa biraz  Yeni koparılmış bir demet karanfilim ben  Saçlarım soğuk ve uzun.    Ne diyordum? yağmurlar, evet  Üşümüyorum ürperiyorum sadece  Biçimini zorlayan bir kedi gibi  Dur biraz  Kapı çalındı, hayır, telefon  Telefon kapı telefon  İkisi birden mi yoksa  Yoksa  Ne telefon ne kapı  Bir şimşek sesi hiç olmazsa  O da değil  Ses filan duymadım ki ben  Yuvarlandıkça büyüyen  Bir kartopunun yumuşak sesi mi? belki  İki sesi taşıyan bir ses  Neden olmasın  Biraz önceki gibi  üstümden biri kalkmıştı –yok canım–  Öyle değil, bir gölgeydi hepsi hepsi  Yer değiştiren gezgin bir gölge  Bahçedeki ceviz ağacından  İçeri sürüklenen.
··
32 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.