Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ağustos Ayı Hikaye/Deneme Etkinliği
Yazar: İsimsiz Hikaye Adı : ÇERDEN ÇÖPTEN HİKAYE Link: #32395399 Ressam : Boccioni ilgili resim : Simultaneus Visions hizliresim.com/ODy42Q ÇERDEN ÇÖPTEN HİKAYE Adam, sabaha karşı indi şehre. Öyle, her gittiği yeri doğup büyüdüğü, kendini güvende ve mutlu hissettiği yer gibi benimseyen, her gün başka bir şehre bıraksan oralı olan, sıradan insanların indiği gibi inmedi. Açlıktan, kışın soğuğunda sıcak yuvasından çıkmak zorunda kalıp, yavrularının boğazından yiyecek bir şey geçer umuduyla, üç beş ışığın yandığı, üç beş bacanın tüttüğü o ıssız köylere inen aç kurtlar gibi indi. Ama ne kendisi o kadar sıradandı ne de indiği şehir o kadar ıssız. Burada açlıktan kıvranan şehirdi. O sabah da yiyecek birilerini bulacağından emin ağzını kocaman açmış, gözlerini de yeni avlarının akın akın geldiği terminallere, otobüs duraklarına, mola yerlerine dikmişti. Adam, kalacağı binanın bulunduğu sokağa girmişti ki, diğerlerine hiç benzemeyen bir çöp arabasıyla karşı karşıya geldi. Bu gördüğünün çöp arabası olduğuna onu inandıran tek şey, arabanın az ilerisinde iki delikanlının yüzlerini binalara çevirip çöpleri toplamaya geldiklerini bağırmalarıydı. Adam buna da anlam veremedi. Çöpler zaten bir yerde toplanmıyor muydu? Üstelik, delikanlıların elbiseleri de çöple uzun süre haşır neşir olmamış kadar temizdi, tertemizdi. Ama çöp topladıklarına ikna edecek kadar aceleciydiler. Adam tüm bunlara anlam vermeye çalışırken kapılarda, pencerelerde yavaş yavaş insanlar belirmeye başladı. Sokağın biraz ilerisinden ayaklarını sürükleyerek bir kadın çıkageldi. Yıllarca uyumamış gibiydi. Gözlerinin altı, konu kadın dövmek olduğunda, ünü çağları aşmış sanatçılara parmak ısırtan kocaların, en özenli tablolarından esinlenilmiş şekilde mordu. Bakıyordu ama görmüyordu. Onu ölene kadar seveceğini söyleyen kocası yıllar önce mahalleden başka bir kadınla beraber gitmiş ve geri dönmemişlerdi. Küçük siyah kadife bir torba uzattı: “Biraz umudum var, alır mısınız?” dedi. Kadının yaşı hakkında en ufak fikri olmayan delikanlılardan biri: “Teyzeciğim, biz sadece çöpleri alıyoruz. Yaşamanız için önemi olan bir şeyi sizden alamayız. Çöp olarak hiç alamayız. Yarın ihtiyacınız olduğunda kimden isteyeceksiniz hem?” dedi. Kadın çok üstelemedi. Geldiği yoldan yine ayaklarını sürüyerek gitti ve kimse fark etmeden gözden kayboldu. Adamın gireceği binadan sinirli tavırlarla başka bir delikanlı çıktı. Çöp toplayan delikanlılardan yaşça küçüktü. “Birader! Benim de biraz öfkem var. Aslında çoğu zaman işime yaramıştır fakat insanlar öfkem yüzünden bana yaklaşmaz oldular artık. Hepsinden değil ama büyük bir kısmından kurtulmak istiyorum” dedi ve her tarafından sıkıca bantlanmış dört köşe bir paket uzattı. Delikanlılar paketi dikkatlice aldılar, çok hareket ettirirseler patlayacakmış gibi hareketlerle, birbirlerine dikkatli olmalarını, yavaş hareket etmelerini telkin ederek, arabanın boş bir köşesine yerleştirdiler. Delikanlının öfkesini bırakıp, yoluna devam ettiği köşeden, sakallı, cübbeli bir ihtiyar belirdi. “Delikanlılar, bu benim cehaletim. Bu yaşıma kadar getirdim ama artık taşımak ağır geliyor. Bir el atıverin de kurtulayım şundan” dedi. Delikanlılar ihtiyarın elinde bir şey göremedi, ama taşımak için çektiği eziyetten bu yükün cehalet olduğunu anladılar. İçlerinden daha güler yüzlü olanı: “Amca, o çöpü biz taşıyamayız, sadece sen taşıyabilirsin. Madem buraya kadar getirebildin, önce çöpünü yere indir, bir soluklan, sonra biraz daha gayret edersen araba yakın zaten, üzerine bırak. Biz de o zamana kadar diğer çöpleri toplayalım” dedi. İhtiyar, bin bir zahmetle çöpünü yere bıraktı, biraz soluklandı, sonra daha da bir zahmetle yerden kaldırdı, omuzlarının arasından bir kaç çıtırtı duyuldu. Bacaklarının yarı yolda ihanet etmemesini umut ederek arabaya kadar olan yolu yavaş yavaş yürüdü, nihayet çöpü arabaya bırakabildi. Bırakmasıyla mutluluktan göz yaşlarına boğulması bir oldu. Şehre yeni gelen adamla delikanlılar ihtiyarın mutluluğuna ortak olmayı abartmışken, arabanın karşı tarafındaki binadan bir teyze, baykuşları bile ürkütecek kadar cırtlak bir sesle bağırdı: “Delikanlılar, bende de biraz dedikodu birikmiş, bir o kadar da kibir var, şunları da alıverin.” dedi ve: “bir dahaki sefere geç gelmeyin, çöplerimiz dağ gibi birikiyor sonra” diye de ekledi. “Teyzeciğim, bir kaç naylon torbaya birden sarsa idin. Geçen ağzını sıkı bağlamamışsın, kokudan öldük arabada ” dedi delikanlılardan daha az güler yüzlü olanı. Kadın, önce utanır gibi oldu, sonra bin bir torbaya sardığı çöpünü balkondan binanın önüne bırakıverdi. Çöp yere düşer düşmez, görünüşüne göre çok daha ağır olduğunu ispatlar gibi tok bir ses çıkardı. Yere düşene kadar elbiselerinin kollarıyla burunlarını kapayan delikanlılar, torbanın patlamadığını görünce rahat bir nefes aldılar. Sonra torbayı düştüğü yerden ancak yardımlaşarak kaldırıp, güç bela arabanın üzerine attılar. Tam işlerini bitirdiklerini düşünüp sokaktan ayrılacaklarken, yanlarında hangi yönden geldiğini kestiremedikleri bir kadın beliriverdi. Önce etrafına bakındı, kimsenin görmediğinden duymadığından emin olunca, elbisesinin iç cebinden bir kutu çıkardı. O kutunun içinde, en içeridekinin dışarı yayılmasını engelleyecek şekilde iç içe sıralanmış birkaç kutu daha vardı. “Benim de biraz iki yüzlülüğüm var” dedi, sadece delikanlıların işiteceği kadar kısık bir sesle. Delikanlılar hiçbir şey söylemeden kutuyu aldılar, arabanın kuytu bir köşesine gizlediler. Bütün bunlar olurken, binalardan en yüksekçe olanının en üst katında bir kadın sessizce olanları izliyordu. O kadar uzaktan her şeyi fark etmesi, bilmesi olanaksızdı ama yüzündeki tebessüme bakılırsa, olayları zaten çok önceden biliyordu. Yine de kendine engel olamamış, olacağını bildiği olayların bildiği şekilde gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini merak etmişti sanki. Şehre yeni gelen adamla kadın bir anlığına göz göze geldiler. Tam o sırada adam korna sesiyle kendine geldi, kendini son anda kaldırıma atabildi. Çöp arabasının şoförü panik içerisinde adama seslendi: “Abicim bir şeyin yok ya? Az daha arabanın altında kalıyordun sabah sabah”. Adam çöp arabasına baktı, şimdi gerçekten çöp arabasıydı. Daha başka nelerin değişmiş olabileceğini anlamak için etrafına bakındı. İlk dedikoducu teyzeyi fark etti. Her zamanki yerinde, sokakta olabilecek en ufak bir olayı bile kaçırmayacak kadar tetikte, görevinin başındaydı. Sinirli gencin gittiği yönden gelen ihtiyar gittiği yönde adamla arayı oldukça açmıştı ama söylenmesine devam ettiği duyuluyordu. “Bizim zamanımızda bu kadar yatılmazdı... Bu saat yatılacak saat mi… Yaradanın huzurunda hesabını nasıl vereceksiniz… ” gibilerinden, bilinmeyen bir zamana ve bilinmeyen bir tanrıya dair bir şeyler söyleyip duruyordu. Bu arada adam da kazanın ve sabahtan beri olan olayların şaşkınlığını atlatmış, binanın önüne kadar gelmişti. Demin çöpünü verirken kısık sesle konuşup renkten renge giren kadın, yüzünde sahte bir gülümseme ile arkasından seslendi: “Hoş geldin evladım. Nasılsın… Geldiğin yerlerde ne var ne yok… Anan baban nasıl…”. Bu ve buna benzer daha bir çok yapmacık lafları sıraladı, adam da aynı yapmacıklığın ayarında baştan savma cevaplarla kadını savuşturdu, binaya girdi. Aklında, tüm yaşananlardan gerçek olduğuna emin olduğu, sadece, olayları seyreden kadının gülümsemesi kalmıştı
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.