Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
Kitap Molla Kasım'ın Yunus Emre'nin şiirlerini bulup onu aramaya başlamasıyla başlıyor. Daha sonra Molla Kasım Yunus Emre'nin hayat hikayesini yazmak ister. Yunus Emre başta kabul etmese de sonradan razı olur. Ve hikaye Yunus Emre'nin gözünden anlatılmaya başlar. İlk olarak Yunus Emre'nin oğlunu tekrar bulduğu zamana gidiyoruz. Ama oğlu yıllarca yanında olmayan babasına kin gütmektedir. Ve Allah'a karşı isyandadır. Fakat zamanla o da bu hatasından dönecektir. Hikayede bir sonraki durağımız Ucasar'dır. Bu yıllar öncesidir. Evlerine bir ateş düşmesiyle başlar. Köyleri Çekikgöz saldırıları yüzünden harap haldedir. Yunus eşi Sitare'yi ve küçük oğlu İsmail'i korumak için ahırın altındaki mahzene saklar. Kendisi büyük oğulları İbrahim'in yarasını tedavi ettirebilmek için Satı Nine'nin evine koşmaktadır ama iki Çekikgöz'ün ona saldırısı yüzünden bayılmıştır ve oğlu İbrahim orda vefat etmiştir. Ucasar halkı köylerinin harap olması üzerine Sarıcaköy'e gelir. Yunus oğlunu toprağa vermenin acısını yaşamaktadır. Ama eşi Sitare daha çok acı çekmektedir. Hiçbir şeye tepki vermemektedir. Ama herkes umutsuzluk içerisindeyken Sitare'nin bağırından kopan bir ağıt hem herkesi sevindirmiş hem de onu eski haline geri dönmüştür. Kuraklık yüzünden köylü iyice yoksullaşmış ve kimsenin elinde avucunda bir şey kalmamıştır. Kış kapıdadır ve insanların kalacak yerleri yoktur. Sonunda tek göz de olsa herkese kalacak bir yer yapmışlardır. Çekikgöz tehlikesi yine kendini göstermiştir. Köylüler korunmak için etrafa gözcüler koyup tuzaklar kurmuşlardı. Tuzaklar işe yaramıştır Çekikgözün yarısı ölmüştü ama köylülerden de ölenler vardı ve köy harap haldeydi. Yunus, Aslanlı Hünkâr'ın onu daveti üzerine köyden ayrıldı. Aynı zamanda köy için bir az buğday isteyebileceğini düşünüyordu. Aslanlı Hünkâr'ın karşısına çıktığında ona köyünün durumunu anlatır ve buğday ister. Aslanlı Hünkâr ona nefes vermeyi teklif etmektedir. Ama kendisi istemez ve buğdaylarla birlikte köyüne döner. Geri döndüğünde köyünü yanmış olarak bulur. Sitare'nin ölü bedeniyle karşılaşır. Ama oğlu İsmail hayattadır. Başına gelenlerin nefessiz yola çıktığı için olduğunu düşünür. Aslanlı Hünkârın yanına gittiğinde onu geri çevirirler ve Tapduk Emre'yi varmasını söylerler. Yunus, Tapduk yollarında Sitare'nin yıldızlı heybesiyle yol alırken Sarıcaköy'den aldığı haberle yıkılır. Köy yakılmıştır ve oğlu İsmail'in yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyordur. Bu haberle Tapduk yolundan dönüp oğlunu aramaya başlar. İsmail köle olarak satılmıştır. Onu alan kişi yani Arn Usta bir cellattır. Ve İsmail'in yeni adı artık Samuel'dir. İsmail babasının onu kurtaracağına dair hâlâ umutları vardır. Bu sırada Yunus oğlunu aramaktadır. Gittiği her yerde kendine benzer bir oğlan çocuğu aradığını söylemektedir. Onu bulamamış ama en azından yaşadığını öğrenmiştir. Bir gün bir handa konaklarken iki Alamut fedaisiyle yolu kesişir. Bunlar ona yardım etmeyi kabul ederler. Onlarla birlikte oradan oraya oğlunu arar. Bir yıl olmuştur ama hâlâ oğlunu bulamamıştır. Feadilerle helalleşirler. Ve yollarını ayırırlar. Yunus rüyasında Taptuk Emre'nin onu çağırmasından dolayı Sitare'nin hayali ile tekrar Taptuk yollarına düşer. Taptuk Emre'nin yanına vardığında Taptuk Emre bir Çekikgözü onun rehberi etmiştir. Yunus'un baştaki kini sonradan sönmüştür. Yunus her gün dergaha dağdan odun getirmektedir. Ama o Od için gitmektedir yani ateş için. Her gün kendiyle konuşup kendini dinlemektedir. Aynı zamanda dergahta okuma yazma ve ilim öğrenmiştir. Samuel yani İsmail artık Arn ustayı bir baba görmektedir. Birçok işkence aletini öğrenmiş ve kendi de yeni işgence aletleri üretmiştir. Yunus artık dergaha odun değil su taşımaktadır. Bu daha da zordur. Sırtı yara dökmüştür. Bu sırada dergahta Yunus'un Taptuk Emre'nin kızına tutulduğuyla ilgili dedikodular çıkar Yunus buna dayanamaz ve dergahtan ayrılır. Bir başına yollarda ilerlerken Abdallarla karşılaşır ve onlara katılır. Abdallar her akşam dua ettiklerinde sofra yemeklerle dolmaktadır. Yunus buna hayret etmektedir. Bir gün bunu Yunus'un da yapmasını isterler. Yunus ne yapacağını şaşırmış halde dua etmeye başlar. Bu sefer şaşırma sırası Abdallardadır. Çünkü 4 sofralık yemek ortaya çıkmıştır. Yunus onlara onların kim adına dua ettiklerini sorar. Onlar da dergaha her gün odun taşıyan Yunus adına dediklerinde Yunus dergahtan ayrıldığına pişman olur. Tekrar yollara düşer. Dergahtaki arkadaşları onu taşa tutmaktadır. Ama o orda kalmaya niyetlidir. Daha sonra tekrardan dergaha kabul edilir. Bu arada Samuel bir Alamut fedaisini konuşturmaya çalışmaktadır ama ne olduğunu anlamadan bayılmıştır gözlerini açtığını bir atın üzerindedir ve elleri bağlıdır. İki Alamut fedaisi onu kaçırmıştır. Ve onu babasının dediği yere Aslanlı Hünkâr'ın oraya götürmektedirler. Yıllar geçmiş Yunus artık pişmiştir. Bir ipte iki cambaz oynayamayağı için Taptuk onu salmıştır. Sonraları başka bir dergahtan yol arkadaşıyla birlikte yollara düşer. Samuel bir gün kurtardığı çocuklarla birlikte bir çete kurar ve bu yollar geçinirler. İnsanlara korku salmaktadırlar. Ve bir gün gelir bir çeşme başında babasıyla yolları kesişir. Ama Samuel yani İsmail onu Alamutlu sanır ve aralarında bir muhabere başlar. Sonrasında arkadaşı Cuci ona onun kendisine benzediğini ve onun babası olduğunu söyler. İsmail başta kabullenmez ama sonrasında aralarındaki buzlar erir. O ve çetesi Yunus'un ilk müritleri olur. İnsanın kalbine âdeta Od düşüren bir romandı. Kendini bilmenin ve O'na ulaşmanın romanıydı. Sindirerek okunması gereken harika bir romandı.
Od
Odİskender Pala · Kapı Yayınları · 202241,8bin okunma
·
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.