Kalınca bir kitap olması gözünüzü korkutabilir. Bi de klasiklerden olunca sıkılmayı düşünmeniz olası. Ama kendi adıma söyleyeyim okuduğum sayfalar arasında tekinde bile sıkılmamışımdır. 553 sayfa su gibi akıp gitdi.
Kitapta Nehlüdov`un vicdan muhasebesiyle karşı karşıya kalıyor, o her kendini, hükumeti sorguladığında siz de farketmeden kendinizi sorguluyorsunuz. Peki Nehlüdov neden vicdan azabı çekiyor? Kısaca anlatayım:
Maslova ( kitap boyunca kadının adı Nehlüdov`un dilinden Katyuşa diye geçer) kötü yola düşmüş, katil olmuştur. Katil olmasında aslında suçu olmasa da mühakeme olunur ve Sibir`e sürgün cezası alır. Nehlüdov da bu mahkemede tesadüfen jüri üyelerinden biridir. Katyuşa`nı görür tanır ve başına gelen bütün bu olaylardan kendini sorumlu tutar. Haksızda değildir aslında. Zira Katyuşa Nehlüdov`un teyzelerinin evinde hizmetçiyken ( 17 yaşında ) Nehlüdov onu yoldan çıkarır, hiçbir şey olmamış gibi yürür yoluna gider, olan Katyuşa`a olur, evden atılır. Kötü yola düşer. Nehlüdov onu koşulsuz sevdiğini gün geçtikçe anlar ve Katyuşa için elinden geleni eder. Onunla Sibir`e sürgünü de göze alır.
Kitap yazıldığı dönemde kilisede yasaklılar arasına alınmış. Buna başlarda anlam verememiştim çünkü Tolstoy kitaplarında şahid olduğumuz, ibretlik anlatım, Tanrıdan çok Allah demesi hatta bu kitapta sonuncu sayfalarda İncil`den alıntılar yaparak kapanışı yapmış. Okuduğum ve anladığım kadarıyla Tolstoy kilise adamlarını eleştirmiş, onları insanların saf dini inanclarından süiistimal ettiğini yoğun zekasıyla işlemiş. Bu kiliseleri kızdırabilir. :)
Kitapta yalnızca din konusunda değil, suç-ceza gibi toplumsal meselelerle ilgili de eleştiriler bulunuyor. Bazen Nehlüdov karakterinin ağzından bazen Nehlüdov’un karşılaştığı bir delinin ağzından Tolstoy eleştiriyi vermeyi başarıyor.
Ayrıntılar çok çok ama bir tane de boş yere anlatımın şahidi olmadım.
Yorumum çok uzun oldu. Bunun yanı sıra hiçbir şey anlatamamışım gibi hissediyorum :)
Keyifli okumalar.