Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sen-Ben Mevzusu
Herhangi bir sebeple şuur kaybı yaşayan hemen her insan, “Neredeyim ben?” diyerek ayılıyor. İnsan için şuurun başlangıç noktası neresidir diye merak ediyorsak, işte cevabı!’ Bu alıntı Yeni Şafak yazarı Gökhan Özcan’ın 21 Ocak 2016 tarihinde kaleme aldığı ‘Şuur dediğin nerede başlar?’ başlıklı yazıya ait. İlk okuduğumda çarpılmıştım. Uzun bir zaman içinden çıkamadığım bir soruyu sırf ‘öncelik’ bakımından yanlış yere koyduğum için sancılı zamanlar geçirdim. Üzerinde durduğum soru ‘Ben kimim?’ sorusuydu. Bu soruyu sorabilmenin kişisel tatminiyle, cevaplayamamanın ıstırabı arasında salınıp duruyordum ve son zamanlarda iyice Necip Fazıl misali sancılar çekmekteydim. Tatminden geçmiştim. Hakikati öğrenmek istiyordum. Lûgat, bir isim ver bana halimden; Herkesin bildiği dilden bir isim! Eski esvablarım, tutun elimden; Aynalar, söyleyin bana, ben kimim? Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa, Arzı boynuzunda taşıyan öküz? Belâ mîmârının seçtiği arsa; Hayattan muhâcir; eşyâdan öksüz?(Necip Fazıl Kısakürek-Çile) Necip Fazıl’ın şiirlerinde yukarıda ki örnekte görüldüğü gibi, bazen açık açık ve bazen de örtülü bir şekilde hep bu sancıya rastlıyorum. ’Ben kimim?’ sorusunun sancısı. Gökhan Özcan’dan öğrendim. ‘Ben kimim?’ sorusundan önce sorulması gereken bir soru var. ‘Neredeyim ben?’ Şuur burada başlıyor. Şuur, bilinç adeta kim olduğuna dair bilgiyi, ‘bilinen’ kabul ediyor ya da daha da korkuncu kim olduğunu umursamıyor. Bu alıntıyla birlikte hemen kafamda kavramları oturttum. ‘Ben’ ve ‘Sen’. ‘Ben kimim?’ sorusu kişinin kendisine yöneldiği, yani ‘bana/bene’ yönelen ve ‘ben’ bilgisini isteyen bir bilincin sorusudur. ‘Neredeyim ben?’ sorusu ise kişinin kendisinin dışına, dışarıya, taşraya, ötekiye yöneldiği yani ‘sana/sene’ yönelen ve ‘sen’ bilgisini isteyen bir bilincin sorusu. Şuur ilk uyandığında ‘sen’ bilgisini arzuluyor, ’ben’ bilgisini değil. ‘Sen’i bilmeden ‘sen’ i tanımadan ‘sen’ i duyumsamadan ‘ben’ e yönelemiyor. Dücane Cündioğlu ‘Mevziyi Terk Edersen Mevzuyu Terk Edersin’ başlıklı yazısında uyarmıştı oysa. ‘Sen’siz olmaz.’ demişti. ‘Senin karşısında durmalı, senin karşısına çıkmaya cesaret etmeli, sensiz olmaz her şeyden evvel bu bilinmeli. O halde ben sende bulunmalı, dahası benin sende bulunacağına, ben demenin sen demek olduğuna-kelime-i tevhid'e itikad edercesine- itikad etmeli.’ Ve eklemişti. ‘Yeri yurdu olmayanlar seni görme imkânı bulunmayanlardır! Ne garip değil mi, seni görselerdi beni de görmüş olacaklardı.’ Ben ‘ben’ diye tutturmuşum. ‘Sen’siz olur sanmışım.’Sen’siz kalınca ‘sen’den mahrum kalınca ‘ben’ bensiz kalmışım. ‘Ben’ ‘sen’sizliğe alışmışım. Daha da korkuncu ‘sen’ ‘ben’sizliğe… ‘Sen’ ve ‘Ben’ mevzusunun iyice karıştığını hissettiğim bu süreçte Ömer Hayyam’ım şu dörtlüğü işleri daha da bir zorlaştırıp, beni ‘ben’den usandırıyor. Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben Perde ardında sen ben dedikodusu var amma… Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben!
··
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.