Gönderi

Alıntıdır. Tek kelimeyle mükemmelll...
Size ölümden bahsederek giriş yapmak istiyorum. Ölüm; ruhun bedenden ayrılmasıdır. Ölüm, insan varlığı için bir âlemden diğerine intikal etmektir. Ölüm; ölürken bile bazı şeylere özlem duyulmasıdır. Ölüm, doğmaktır. Ölüm, başlamaktır. Ölüm, varken yok olmak değil, varken gerçek olmaktır. Varken yok olunamaz, yoksan zaten hiç var olmamışsındır. Termodinamik yalan söylemiş olamaz sevgilim. Üç ay boyunca her sabah geldim ve bahçeden senin pencereni gören bankta senin de beni görme ihtimalini bekledim. Durumun gün geçtikçe ağırlaşmaya başladı. Önce mektup yazmayı, sonra yemek yemeyi, en sonunda da insanlarla konuşmayı bıraktın. İkimiz birden eriyorduk aynı hastane içerisinde, eridikçe etrafımızdaki ışık da eriyordu. Saçlarım gibi kayboluyor, gözlerim gibi kararıyordu dünyamız. Karanlığı sevdiğin için mi oynuyordun bu tehlikeli oyunları sevgilim, bilemiyordum. Ziyaret saati bittikten sonra kendimi yine yollara attım. İsmini bilmediğim yollardan koşar adımlarla geçtim. Domino taşları gibi bir bir söndü sokağın ışıkları. Bir bir söndü ümitler. Bir bir ağlamaya başladı çocuklar. Nükleer bombalar atıldı gönlümün ümit santrallerine, sevgilim. Senin yaptığın kâğıttan kuşları yaktılar önce, yazdığın mektupları toplattılar içerisinde umut barındırıyor diye. Ah! Sevgilim, sen bilmiyorsun ama beni çok yalnız bıraktılar. Attığım her adımda biraz daha karardı içim. Güldüğüm zaman yanağımda oluşan dünyanın en hüzünlü çukurunu doldurdu belediye çalışanları. Gözlerimin karasından sürdüler yağmuru izlemek için koşturduğum camlara. Sırrını bir tek ben bildim bu karanlığın, baktıkça seni gördüm karanlığın ardında. Meğer ne kadar da bir olmuşuz. Meğer bu dünya sen varsın diye dönüyormuş. Durunca oluşan merkezkaç kuvvetinin beni yere çalmasıyla öğrendim bunu. Dizlerimin üzerine kapandım; ağladım, çok ağladım sevgilim. Çağlayanlarca ağladım, ağladıkça çağladım. Bir sokak kedisinin başını okşar gibi sessizce ağladım. İçime bir ağrı saplandı. Bir el tüfek ateşlendi gönlümün ormanlarında. Bir bir yuvalarından havalandı kuşlar. Koşuşturmaya başladı zihnimde ne varsa, dört bir yana. Duvara tutuna tutuna kalkabildim ayağa, bir taksi çevirdim; "Filanca hastaneye" dedim şoföre; "İki sene önceye..." deseydim de yine beni sana getirirler miydi sevgilim? Hastaneye geldiğimde çok geçti. Beni o bankta cansız bir şekilde bulmuşlar. Çok zayıflamışım, doktorlar şüphelenmiş, iyi gözükmediğimden bahsetmişler aileme. Son mektubunu aldığımdan beri ilaçlarımı içmiyordum zaten. Ben öldükten dört gün sonra fark edeceklerdi, senin yaptığın kâğıttan kuşların içine baktıklarında. Küçük oyunlar oynamak istemiyorduk sevgilim. Ben; Müzeyyen, senin hastane odasında ölü bulunmandan sadece üç saat yirmi yedi dakika sonra, seni beklediğim bankta gözlerimi yumdum bu dünyaya, başım iki derece eğik. Ölüm sevgilim, şimdi aynı kabristanda üzerimize düşen kar tanelerini izlemek kadar keder.
··
4 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.