Gönderi

144 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 8 days
Oda Yayınları'ndaki basımıyla kapağında Van Gogh'un The Drinkers tablosu bizi karşılıyor, Jack London'ın bu otobiyografik denilebilecek eserinde. The Drinkers, bana Puscifer'in şu şarkısını/klibini anımsatıyor çizimiyle, konu ile de alakalı olarak paylaşayım: youtube.com/watch?v=FAuEb9L... John Barleycorn ismi ise eski bir İngiliz halk şarkısından esinlenilmiş, viski ve bira yapımında kullanılan arpa (barley) ve mısır (corn) isimlerinin birleştirilmesi ile oluşturulmuş. John Barleycorn, bir nevi Yunan mitolojisindeki şarap ve eğlence tanrısı Dionysus'a denk gelir denilmiş. 1913 yılında yayımlanan bu eser, Jack London'ın 1916'daki intiharının izlerini taşıyor. John Barleycorn bir teslimiyeti temsil ediyor. Hikaye, yazarın daha önce yayımlanmış Martin Eden romanı ile paralellik gösteriyor. Yazarın diğer eserlerine göre biraz daha kıyıda köşede kalmış, fazla kıymeti bilinmemiş bir hikaye. Oysa ki 105 yıl öncesinden bir alkoliğin yaşadıkları, alkol bağımlılığının süreci anlatılmış ve sadece empati kurmak için bile okunabilecek gerçek bir hikaye. -Sürpriz bozan barındırabilir.- Alkol, hayatın boşluğunu uyuşturma ihtiyacını anlık olarak tatmin eden bir bileşik. Ama Jack London'ın tezine göre bunu bir karşılık olmadan gerçekleştirmez. Alkol, hayatın boşluğunu ölümle sonlandırma isteğini alevlendirir. Alkol, bu eserde, John Barleycorn olarak kişileştirilmiş. Yazar, alkolü ve alkolizmi, erkeklere has olarak değerlendiriyor. Kadını bundan uzak tutuyor. "Ne kadar içersen, o kadar erkeksin" algısı ile alkolizme ilerleyen bir yol çiziyor. Bu noktada, kadın bir insan olarak alkolizm konseptinin dışında tutuluyor. Zamanına göre yargılanmaması gerekir, tabii. Kitap boyunca, alkol bir şekilde bahanelerle daha çok içselleştiriliyor, meşrulaştırılıyor. Karakter, alkolik olduğunu sürekli reddediyor. Alkol bağımlılığına, gerçek ve farklı bir bakış açısı sağlıyor. Alkolün depresyona, yaşama isteğini körelttiğine ve daha çok alkole ittiğine tanık oluyoruz. Güçlü satırlar, güçlü bir kalemden çıkıp bizi de bunu düşünmeye itiyor. Bu boşlukla nasıl baş edebiliriz? London, kitabın sonunda, karaktere bir orta yol, belki de bir kurtuluş yazıyor. Ama London, aşırı doz morfin alarak hayata gözlerini yummuş. İntihar mı yoksa yanlışlıkla mı olduğu hakkında kesin bir yargı yok. Belki de, London bir gün, John Barleycorn'dan kurtulabileceğini düşünüyordu. -Sürpriz bozan barındırabilir.- Yaklaşık beş ay önce okumuş olduğum bu London eseri ara ara aklıma geliyor. Bazı pasajlarda, yaşam ve anlamı üzerine yapılan çıkarımlar, hesaplaşmalar alkolizmden bağımsız olarak değerlendirilmeli. Herkes bir şekilde bu boşluğu doldurmaya çalışıyor, öyle değil mi? Ekleme: Bu kitabı okumamdaki en büyük etkenden bahsetmemişim. Bir Hakan Günday eseri olan Daha'dan esinlenilmiş aynı isimli 2017 yapımı filmde geçen bir sahnede dikkatimi çekti bu kitap. Özetle, filmi de, kitabı da öneririm.
John Barleycorn
John BarleycornJack London · Oda Yayınları · 20041,315 okunma
·
75 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.