Gönderi

Mehmet Akif ve Kur'an
Sözgelimi tevekkül bahsinde yanlış yorumlanabilecek olan Al-i İmran Suresi 173. Ayeti şu şekilde tefsir eder: (Birtakım kimseler kendilerine "Düşmanlarınız sizin için kuvvetlerini topladılar, onlardan korkmalısınız” dedikleri zaman bu haber imanlarını artırır da: "Allah'ın yardımı bize kâfidir, o ne güzel koruyucudur.” derler.) Akif, öncelikle ayetin işaret ettiği iman yüceliğindcn gelen cesareti, tam teslimiyeti över. İslam'ın kahramanlık, gayret dini olduğunu söyler. Böyle bir imana sahip olan milletin asla yenilmeyeceğini ifade eder ve asıl uyarıları da bundan sonra başlar. İmanın sadece inanmakla ilgili olmadığını ifade etmek için şiirin çeşitli yerlerinde şu ifadeleri kullanır: "O iman ittihâd isterdi bizden... O îman kuvvet ihzârıyle emretmişti”, "O îman, farz-ı kat'îdir diyor tahsili irfânın” "O iman hüsn-i hulkun en büyük hâmîsi... " Dolayısıyla Akif iman ile amel arasında bir bütünlük gözetir ve iman ettiğini iddia edenlerin birlik olmasının, savaş için kuvvet hazırlamasının, ilim tahsil etmesinin, güzel ahlaklı olmasının bir zorunluluk olduğunu ifade eder. Ancak Müslümanlar imanı böyle anlamamış, "Tevekkelnâ” deyip yatmışlardır. Peki bu algı sapmasımn ortaya çıkardığı somut durum nedir? Akif bunun cevabını "hüsran-ı millî” olarak verir. Sözünü ettiğimiz ayeti somut durumla ilişkilendirme bahsi tam da budur. Akif hemen her manzum tefsirinde bunu yapar. İmanın hakiki anlamını kavramış bir milletin asla zillete düşmeyeceğini ise şu veciz sözlerle yine somut durumu nazara vererek anlatır: O imandan velev pek az nasib olsaydı millette, Şu üç yüz elli milyon halkı görmezdin bu zilIette Akif bu tefsirler aracılığı ile düşünce sistematiği bozulmuş ahaliyi yeniden Kurân'la buluşturmaya çalışır. Zenginliğin ve fakirliğin Allah'tan geldiği, dini değerlerden uzaklaşmanın bir neticesi olarak içine düşülen trajik durum, Allah'tan ümit kesmemek, bilmenin ve bilginin önemi, iyiliği emredip kötülükten alıkoymak, yeryüzünde fesadı yaygınlaştıranların durumu, Müslümanların derdiyle dertlenmek, azim, tevekkül, çalışmak gibi konuları öne çıkaran ayetler üzerinden Müslüman ahaliye mesajlar verir. Sonuç olarak Akif, Türk şiirinde eskiden beri var olan şiirde Kurân ayetleri kullanma geleneğini kendine özgü bir tavır ile gerçekleştirmiştir. Her ne kadar biçim olarak bir ortaklık görülse de amaç bakımından kendinden öncekilerden belirgin biçimde ayrılır. Çünkü o, karşılaşılan her türlü problemin çözümünde Kurân'ı temel bir kaynak olarak görmüştür. Şair, doğrudan Kurân ayeti kullanmadığı metinlerde bile Kurân'ın ruhuna uygun çözümler bulma gayreti içinde olmuştur.
Sayfa 37 - İz YayıncılıkKitabı okudu
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.