Gönderi

SOLJENİTSİN #3
Romanın Doğuşu Çalışma kamplarındaki insanlar, «neden, niçin, nasıl» orada bulunduklarının şaşkınlığı içindeyken, taş kırmaktan başlayarak her türlü işe koşturuluyorlardı. Soljenitsin de duvarcılık yaptı. Kamplarda uzun ve ağır geçen zaman, kafasındaki soruların aydınlamasına, rejim konusundaki görüşlerinin berraklaşmasına yardımcı oldu. Yazarın, «İvan Denisoviç’in Hayatı’nda Bir Gün»( A. Soljenitsin, «İvan Denisoviç’in Hayatı’nda Bir Gün», Altın Kitapları, İstanbul, 1974.) adlı eseri, kamplardaki hayatın izlenimlerini, Sovyet Rejiminin «Stalinizm Dönemindeki uygulamalarını anlatır. Bir gecede,«neden, niçin, nasıl»olduğunu bilmeden zirveden en aşağı yamaçlara düşürülen insanları. İvan Denisoviç’in Hayatı’nda Bir Gün, yazarın yayınlanan ilk eseri ve çalışma kampı tecrübelerinin ilk ürünü, ivan Denisoviç adlı bir mahkûmun çalışma kampında yıllarca bitmeyen bir gününün anlatımı. İlk Çember Stalin’in ölümünden bir yıl sonra 5 mart 1953’te Soljenitsin cezasını tamamladı. Cezasının bir bölümünü Moskova özel hapishanesinde geçirmişti. Burada edindiği tecrübeler, «ilk Çember» (A. Soljenitsin, «İlk Çember», e Yayınları, İstanbul, 1971.) adlı eserinin malzemesi oldu. Bu özel hapishane, Rusya’daki seçkin entelektüellerin toplandığı bir yerdi. İşte, «İlk Çember», Stalinizm Dönemi’nin entellektüel zümre üzerindeki yansımalarını verir. Kişiler, hırslarıyla, ümitleriyle, zaaflarıyla ve aydın tutkularıyla İlk Çember’de yer alır. Hapishane bir çemberdir, bir imtihandır, bir süzgeçtir. Maddî kaygıların, alâkalı bulunulan sosyal çevrenin çok uzaklarda bulunduğu bir ortamda, dünya problemleri ve dünyanın geleceği üzerine tartışmalar yapılır, tartışmalara yelken açılır, bu özel hapishanede. *** «Yeni gelenlerden biri Rubin’e: «Özür dilerim, dedi. Adınız ne? «Lev Grigoyiç. «Mühendis misiniz siz de? «Filologum. «Filolog mu? Burada filolog var demek?. «Saraşka (Bilgin ve teknisyenlerin toplandığı özel kamp)’da kim yok diye sorarsanız daha iyi edersiniz, dedi Rubin. Matematikçiler, fizikçiler, kimyagerler, radyo teknisyenleri, telefon mühendisleri, ressamlar, çevirmenler, ciltçiler, mimarlar, inşaatçılar. Yanlışlıkla getirilen bir jeologumuz bile var.» (A.g.e., s. 15.) Kadro tamdır. Zaman akar, insanlar direnirler çemberin içinde. İçlerinde ajanlar da vardır, cayanlar da. Bir edebiyat konusu, bir tarih ya da soyut bir kavramın günler süren —sayfalar süren— tartışması, bu çemberin içindekilerin hayatına renk katar. Ne ki, gelip gelip çember gerçeğine varılır: «Kötülük çemberi; kötülük çemberi! Ve bu kötülük çemberini kırmanın yolu bir türlü bulunamıyor. «Dünyayı düzene koymaya nereden başlamalı? önce başkalarını mı ele almalı insan, yoksa kendisini mi?(A.g.e., s. 490.) *** Eserde Stalin de yer alır. Stalin, çemberin hem içindedir hem dışındadır, içindedir, öldürttüğü insanların ruhlarının onu saran çemberinin; kendi kuşkularının içinde. Dışındadır, bir diktatör olduğu için. Profili de, ciddiyet ve mizah karışımının yoğurduğu Batı tipi bir diktatör gibi çizilir: «Matematik ve fizik Stalin’i daha çok çekiyordu. ‘Doğa’nın Diyalektiği’nde sıfır ve eksi birin karesi konusundaki tartışmaları gıpta etmeden okuyamazdı. «Ama Kisselef’in Cebir Kitabı ile Sokolof’un üst sınıflar için fizik derslerini istediği kadar karıştırsın bir esin kaynağı bulamazdı.» «Yeryüzünde fikri sorulacak kimse de yoktu. Yeryüzünün tek gerçek filozofuydu Stalin… Beria’ya (Polis Müdürü) mı telefon etmeliydi. Ama Beria da bir şeyden anlamıyordu.»(A.g.e., s. 119.) «Emir verdiği zaman başarısızlığa dayanamaz, parlak başarılardan da nefret ederdi… Kendisinden başka kimse bir şeyi eksiksiz bilmemeli, yapmamalıydı.» (A.g.e., s. 133-134.) «Stalin, bu düşünceyle kendinden geçmişti. «Genç ortaokul öğrencilerine on yıl verilir. Ama sakalları çıkmaya başladı mı yirmibeş yılı yapıştırırsın. Gençtirler, daha çok yaşarlar. «Şaşırtıcıydı, her şeyi biliyor, her şeyi düşünüyordu. Hem de kendisine sorulmadan önce biliyordu. Ülkeyi yöneten bir Tanrı gibi halkının isteklerini önceden biliyordu.» (A.g.e., s. 93.) *** İnsan, deneylerden, çemberlerden geçti mi, gözüpekleşir. Geç elde edilir bir şeydir bu! Ne ki kolay kaybedilmez. Ama, deneyin içinde bulunmak, çemberin sınırların içinde inancını yitirmeden sıcak tutmak, kolay mıdır bu? «Asla asla, diye bağırdı. Bir insanın manevî güzelliklerini hiç bir kamp yok edememeli. «Nerjin, acı acı güldü. «Belki yok edememeli, ama ediyor… insanlar, kişiler belirli özellikleriyle kampa girerler; çıktıklarında —eğer çıkabilirlerse— tanınmaz haldedirler, iyi bilinen bir şeydir: Birtakım koşullar bilinci belirler. «O an dünyayla savaşmaya hazır, uzun kollarını sallayarak, olur bu! öyleyse neden yaşamalı? Neden, söyleyin neden düştükleri halde birbirlerini seven kişiler var. Koşullar birbirine ihanet etmelerini gerektirmiyor mu? Bazen aynı kampta, aynı koşullarla karşılaştıkları halde insanlar neden çok değişik tepki gösteriyorlar?» (A.g.e., s. 293.) Stalin’in ölümünden bir yıl sonra —önceki satırlarda belirttiğimiz üzere— İlk Çember bitmiş, yazar cezasını tamamlamıştır. Bundan sonra yazar Kok Terek Köyü’nde matematik öğretmenliğine gönderilir. Bu arada ömür boyu sürgün cezasına çarptırıldığı, bildirilir. Cezasını Kazakistan’da çekecekken «kanser»e yakalanır, tedavi amacıyla Taşkent’e nakledilir. Böylece, yazara Nobel kazandıracak Kanser Koğuşu adlı eserin hammaddesi, malzemesi olacak bir ortam doğmuş oluyordu. Soljenitsin, Kanser Koğuşu’nda, insanı deşmek, iç hayatındaki dalgalanmaları olduğu gibi ortaya koymak imkânını bulur. Kanserliler Koğuşu, Rusya’nın her köşesinden gelmiş ya da getirilmiş insanların ve dramatik şartları doğuran partinin ustaca ele alındığı bir eserdir. Her olayın arkasındaki partinin uzun eli bir insanlık komedisi halinde yer alır eserde. (A. Soljenitsin, «Kanser Koğuşu», Kitaş Yayınları, İstanbul, 1970.)
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.