Girişken ve sosyal yapılı bir ruh için, kapalı bir
yerde olmak son derece sıkıcı bir şeydi. Tek eğlencesi,
aslına bakarsanız, "Parktaki aylaklar," ile yaptığı sohbetlerdi;
tıpkı kendisi gibi talihsizler amaçsızca sürttüğünde
ya da havalar izin verdiğinde biraz güneşlenmek,
oyalanmak ve banklarda dedikodu yapmak için
kendini parka attığı zamanlarda olduğu gibi. Şansa
bakın ki (ve Yüzbaşı o şans tanrıçasının esiriydi) bir
gün kendini askeri görünümlü ve sert tavırlı ihtiyar
bir centilmenle aynı bankta otururken buldu. Onun o
hırçın, nüktedan ve ince espri anlayışı Yüzbaşı Jones'u
kendine hayran bırakmış olmalıydı ki, ne zaman parka
gitse, gözleri hep o yaşlı adamı arıyor, sonra da
akşam yemeğine kadar birlikte keyifli bir sohbete dalıyorlardı.
Bir kez olsun - görünüşe göre bu aksi ihtiyarınadı
General Skelton'dı - Yüzbaşı Jones'u evine
davet etmediğinden, tanışıklık St. James's Park'taki o
banktan öteye gitmedi ve çok geçmeden araları açılınca,
Yüzbaşının sıkıntıları onu Mortlake'teki küçük
kulübesinde daha derin bir mahremiyete ve yalnızlığa
doğru itti; şimdiyse muhtemelen kendine akşam
yemeği için iştahının açılmasını bekleyen ya da biraz
gezinti ile St. James's Park'ın aylaklarıyla dedikodu
yapıp, tatsız ruh hali için teselli arayan o asker centilmeni
tamamen unutmuştu.