Bir sanat tarihçisi olarak, bu muhteşem insanın kendi dilinden, kendi hayatını okumak çok ilginçti. Açıkçası onun iç dünyasında bu kadar yumuşak ruhlu olduğunu düşünmemiştim. Onun kardeşine olan muhtaçlığı ve kardeşinin evlenişiyle yalnız kalışı beni çok etkiledi adeta kitabın içine girip ona sarılmak istedim. Epilepsi hastası olmasıyla beraber desenlerinin de tamamen değiştiğine tanık oluruz... Zamanında yüzüne bakılmamış tablolarına şuan paha biçilemiyor. Sanırım sanatçıların kaderi sadece ölünce gülüyor... Bu arada sayın Azra Erhat'a da çevirisi için teşekkür etmek gerek, iyi iş çıkarmış :)