Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

126 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
22 saatte okudu
Şiir kitaplarını incelemeyi seviyorum nedense ya da şiir kitaplarını okurken şairlerin hayatlarını araştırmayı seviyorum da denilebilir. Attilâ amcam evet adı Attilâ, Atilla değil. "Bak evladım 2 t ile yazılıyor ve a'nın üzerinde şapka var." . Attilâ İlhan'ın adını yanlış yazanlara verdiği muzip cevap. Neyse şiilerinde kullandığı üsluba gelelim. "Attila İlhan eserlerinde en çok aşk, intihar, cinsellik, sığınma, korku, içki, ölüm, ayrılık, kavga, kahramanlık konularını işlemiştir. Barış, özgürlük, insan sevgisi gibi toplumsal konulara da yönelmiş olan şair kimi zaman romantik toplumcu olarak da nitelendirilmiştir. Şiirlerinde imla kurallarını reddetmiş ve kendine has imla kuralları kullanmış olan Attila İlhan, büyük harf hiç kullanmamıştır." Bunları hayatını araştırırken öğrendim. Asıl adı 'Attila Hamdi İlhan'dır. 1925'te İzmir'in Menemen ilçesinde doğdu. Kökenleri ise Kafkaslara dayanıyor. Bedri Bey, döneminin yenilikleri pek ciddiye almayan, aruzla şiirler yazan bir Divan şairiydi. Evde hep şiir hakimdi. Bu yüzden Attila, naif ve şiire düşkün bir çocuk olarak büyüdü. İlk şiirini yazdığında henüz ilkokul 3. sınıftaydı. İsmi 'İlkbahar'. Babasına bu şiiri okudu ama Bedri bey beğenmedi, hatta “Böyle şiir olmaz” dedi. Oğlunun şiirlerini pek beğenmezdi ya da beğenisini diline dolamazdı. Sadece Divan şiiri kurallarına uygun şiirlerini okuyordu Attila’nın, Bedri Bey. Onu da mümkün mertebe gizlemeye özen göstererek… 16’sında hapisle tanıştı: lisedeyken mektuplaştığı bir kıza Nazım Hikmet şiiri göndermesi nedeniyle 1941’de tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. O zamanlar Nazım Hikmet yasaklı bir şairdi. Aslında iki kanı kaynayan gencin masumane cümlelerini içeriyordu. Ama ucuna iliştirilmiş bir Nazım Hikmet şiiri de vardı. 1941 Şubatı’nda; Attila tutuklandı. Attila, üç hafta gözaltında kaldıktan sonra, iki ay da hapiste yattı. Türkiye’nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge de çıkartılmıştı adına. Eğitim hayatına zorunlu bir ara vermişti. Danıştay kararı 1944’te bozdu ve Attila okuma hakkını kazanır kazanmaz İstanbul Işık Lisesi’ne kayıt edildi. "kaman civarına bahar gelince yıkılır ovadan apdal çadırları yücesinde pâre pâre duman tutmuş düdüldağ'ın yaylâsında mekân kurulur hoş gelmişsin evvel bahar nisan ayı içinde donanır dağlar donanır yeşilinden alından istasyon deresi kabarmıştır hacıdağ'ın selinden dağlar sıra sıradır eylim eylim dağlar uzanır bir uçtan bir uca dağlar bir birinden yüce yamaçlarında kireç yakılır bir ömür boyunca kahrı çekilir kimse anlamamış sırrını hikmetini bu bereket nereden gelir..." Üniversitede İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. O yıllarda Yığın ve Gün gibi dergilerde ilk şiirleri yayımlanmaya başladı. Yayımlanan ilk şiiri 'Bulvar'dır. İlk şiir kitabı ise 1948'de yayınlanan 'Duvar’dır. Bu kitabı tamamen kendi imkanları ile çıkardı. Attila, 1949’da ilk kez yurt dışına çıktı. Henüz üniversite ikinci sınıftaydı. Paris’te Nazım Hikmet’i kurtarma hareketi başlatılmıştı. Ön saflardaki yerini almak için Paris yollarına düştü. Nazım Hikmet'ten çok etkilenen şair, ilk zamanlar onu taklit ediyordu. Hatta "Ne kadar Nazım gibi yazarsam o kadar iyi şiir yazdığımı düşünürdüm." demiş. Nazım’ın yeri onda ayrıydı. Şiire babasından aldığı hevesle başlamış, ama kendini bulana kadar hep Nazım’ın izini sürmüştü. Hatta belki yeri gelmiş taklit etmişti. İşte babasının kızdığı da buydu aslında; kendisini örnek almasını çok istemişti. Attila aslında başlarda halk şiiri yazdı. Sonra Divan şiirleri okudu. Hatta aruz ölçüsüne heves edip 200 kadar gazel de yazdı. Ama sonra gönlünü Nazım’ın yoğurt yeyişine kaptırdı; ta ki kendi soluğunu keşfedene kadar 150 Nazım kokan şiir yazdı… Attila İlhan pek çok alana ilgi duydu. Son sınıftayken gazeteciliğe başladı ve fakülteyi yürütemeyeceğini anladı. Sonra sinema merakına kapıldı. 1953’te "Vatan" gazetesinde kelimelerini sinema eleştirileri için kullanmaya başladı. 1957'de Paris'ten İstanbul'a döndü ve sinemaya ağırlık verdi. 'Ali Kaptanoğlu' mahlası ile 15 adet senaryo yazdı. 1960’da hepimizin yüreğine kazınmış “Ben Sana Mecburum” basıldı. “Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum..." Onca şiire hayat veren, aşkı kelimelerle yaşayan adam Attila İlhan, yönetmen Biket İlhan ile 1968’de evlendi. Bu evlilik 15 yıl sürdü. 1970’lerde Türkiye’de televizyon yayını başlamıştı ve Attila İlhan o dönemde büyük beğeni toplayan “Kartallar Yüksek Uçar, Sekiz Sütuna Manşet ve Yarın Artık Bugündü” gibi dizilerin senaryosunu kaleme aldı. Daha sonra Güneş, Meydan, Milliyet gibi pek çok gazetede yazdı. 1996'dan vefatına kadar ise Cumhuriyet gazetesinde yazılarına yer verdi. İlk romanı Sokaktaki Adam yayımlandığında 10 roman yazmıştı. Bunlar hiç gün ışığına çıkmadı. Attilâ İlhan bunun sebebini bir söyleşide şöyle açıklıyor: "Birçok roman yazdım daha önceden. Ama neden yayınlamadım? Çok akıllıca bir sebebi vardı. Çünkü biliyorum ki yazarlar ilk romanlarında kendilerini anlatırlar. O da romancılık değildir. Günlük tutmaktır." Yaşamı boyunca pek çok ödül aldı. Sonrasında ise onun adına ödüller verilmeye başladı: "Attila İlhan Edebiyat Ödülleri". İlk ödülü 1946’daki "CHP Şiir Armağanı Yarışması"nda ikincilik oldu. 1974’te “Tutuklunun Günlüğü” ile "TDK Şiir Ödülü" ve “Sırtlan Payı” ile de "Yunus Nadi Roman Armağanı"na layık görüldü. 2003’te "Sertel Demokrasi Ödülü"nü aldı. 2007’de ise, o hayatta yokken, “Attila İlhan Bilim ve Sanat Kültür Vakfı” kuruldu… Kendi deyimiyle “temiz çocuk” olan Attila İlhan ne sigara kullanıyordu ne de alkolden haz ederdi. Fakat 2005 yılında kalp krizi geçirdi ve hayata gözlerini yumdu.
Yasak Sevişmek
Yasak SevişmekAttila İlhan · Bilgi Yayınevi · 19912,122 okunma
·
222 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.