Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

616 syf.
10/10 puan verdi
Seviyorum bu tarz kitapları. Hep söylerim kitap okumak; televizyonda dizi izlemekten, her gün aynı ortamı istemesek de paylaştığımız insanlarla lak lak etmekten, dedikodu yapmaktan, alışkanlık haline getirdiğimiz ama bize hiçbir faydası olmayan bir dolu gündelik eylemden farklı olmalı. Yoksa neden zamanımızı boşa harcıyoruz ki? Herkes dilediğini okuyabilir tabi ki ama ulaşmak istediğimizde -ya bir tık ötemizde ya bir kumanda uzağımızda- istemediğimiz kadar önümüze yığılmıyor mu yeterince melodram, ağdalı romantizm, ajitasyon, gerçekliğin yanına yanaşmayan tırı vırı bir sürü şey. Saatlerimizi harcadığımıza değmeyecekse, bir fark yaratmayacaksa neden yoruyoruz leğen kemiğimizi? (Yatarak okuyanları tenzih ederim.) Kitaba dönersek; bu kısım biraz spoiler: Dolu dolu bir girizgah yaptık ama aaa güzel miymiş o kitap dur alayım da okuyayım hemen de bitsin kitabı değil. Yaz dönemi, okul yok iş yok okunur bu diye elime alışımdan iki ay sonrasına kadar muhatabımdı. Ama okuduğum her sayfasına, her gününe değdi mi değdi. Evrime az buçuk ilginiz varsa ilk adı çekiyor zaten sizi. İnsan vücudunun öyküsü deyince bir meraklanıyorsunuz. İlk kısımda  maymun kuzenlerden başlayıp günümüz sapiensine kadar gerçekten de vücudunuz ne maceralardan geçmiş, şaşırıyorsunuz. İki ayak üzerinde dik durmak ve yürümek gibi yaparken üzerinde durmadığımız eylemlerin ilk ne zaman, nerelerden bize kadar ulaştığı gerçekten ilginizi celbediyor. İkinci kısmı hiç tahmin etmediğiniz bir noktaya; insan sağlığına bu önceden bir şekilde bilip duyduğumuz evrimsel sürecin ışığında bakıyor. Ve en can alıcı kısmı da burası. Bir çoğumuz hayatımız boyunca bir çok hastalıktan musdarip oluruz. Ya önemsemeyiz, ya kendimizi en yakın sağlık kuruluşuna atarız, ya da evdeki ilaçlara sığınırız. Neden hastalandığımızı, tıp alanında çalışmıyorsak merak edenimiz, bilenimiz çok azdır. Hastalığın; milyonlarca yıl önceki şartlara uyarlanan vücudunuzun, modern şartlara gösterdiği yeter artık, ben bunu kaldıramıyorum tepkisi olduğunu hiç düşündünüz mü? Avcı toplayıcıyken, katettiğimiz kilometrelerce mesafeler, avlanıp toplayabilmek için harcadığımız efordan, tarım devrimi sonrası kalori bolluğuna, endüstri devriminin mucizesi fosil yakıtla çalışan motorlara, kas gücü yerine makinelere, yürüyen merdivenlere, asansörlere, işlenmiş gıdalara… ki tüm bunlar milyonlarca yıllık süreç baz alındığında çok çok kısıtlı bir zaman içinde gerçekleşti. Ve şu an günümüzde gelişen onca teknolojiye rağmen baş edemediğimiz kronik hastalıklara olan yanlış yaklaşımımız, kökenine inip, nedenini bulmaktan ziyade belirtileri önleyici tedavi yöntemleri yazarın kemevrim dediği kısır bir geribesleme döngüsüne neden oluyor. Son kısımda çözüm önerileri sunuyor, ne yapılabilir? Oturup doğal seçilimi mi beklemeliyiz? Ya bizi kökten yok edecek ve tüm bu işkenceden kurtulacağız ya da bu yeni şartlara uygun bir üst model insanlar tasarlayacak. Yeni teknolojilerimizden mi medet ummalıyız? Bir tane hap yutup tip 2 diabete elveda mı diyeceğiz? Hem teknoloji nereye kadar yetişebilecek, o zamana kadar karbonhidrata abanmaya devam mı edeceğiz? yoksa biraz harekete mi geçmeliyiz?..   Tek eksi nokta, kaynakça olarak verilen referansların, konuyla ilgili notların kitabın en arkasına koyulmasıydı. Her seferinde dönüp bakmak biraz can sıkıcıydı, konu da yoğun olunca arayı biraz soğutsam da severek okudum, çeviri de fena değildi. Herkese faydalı olacağını düşünüyorum, kesinlikle okunmalı.
İnsan Vücudunun Öyküsü
İnsan Vücudunun ÖyküsüDaniel E. Lieberman · Say Yayınları · 2015164 okunma
··
262 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.