Gönderi

592 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
Stephen King, akla hayale sığmayacak yaratıcı konular oluşturmakta ne kadar ustaysa klişeler üzerine yazarken de dudaklarımızı uçuklatan bir kalem gücüne sahip bir yazar. Bunun örneklerini daha önce de gördük. Mesela; Colorado Kid. King, gazetede denk geldiği bir haber üzerine aldığı ilhamla kısa bir roman çıkarıyor ortaya. Kaleminin akıcılığı ve merak uyandıran ilerleyişi ile yine kaliteli bir eser sunmuştu bizlere. Cujo'yu da burada örnek gösterebileceğime inanıyorum. Klasik kuduz köpek dehşeti bu kadar güzel anlatılamazdı, yazdığım yazıda bunu da belirtmiştim. Klişe bir konu, fakat işleyince altına dönüşmüş bile denebilir. "Mahşer" dahil birçok roman hakkında bu iddiamı sürdürebilirim. Elbette bahsettiğim durum yaratıcı romanları olduğu kadar yaratıcı olmayanları da var demek değil. Mahşer'in yaratıcı olmadığını iddia etsem bu klavye parmaklarımı kırardı. Fakat, Mahşer'in birçok hastalık bazlı korku/gerilim hikayesinin arasından sıyrılan bir roman olduğunu göz önünde bulundurursak; klişe bir konunun işlenerek tüm zamanların en iyi destanlarından biri haline getirilmesine şahit olduğumuzu fark edebiliriz. "Korku Ağı", Stephen King'in Bram Stoker'ın Dracula'sından ne kadar etkilendiğinin somut kanıtı. Bunu önsöz, sonsöz dahil her yerde belirtiyor. Röportajlarında dahil her zaman belirttiği bir gerçektir Dracula'dan ne kadar etkilendiği. Korku Ağı'nın üst düzey bir Stephen King romanı olmasının nedenleri çok. En başta, King harika analiz yapıyor. Dracula'yı okumuş ve etkilenmiş bunca yazar varken neden ondan esinlenen en iyi romanlardan biri King'in elinden çıkıyor? Bu hem iyi analizinin, hem de konuyu özgün bir hale getirecek harika eklemeler yapabilmesidir. Vampirler hiçbir zaman beni korkutan mistik yaratıklar olmamışlardır. Fakat, gecenin bir yarısı camın önünde belirip sivri tırnaklarıyla hafif hafif cama tıklatan vampirlerin düşüncesi tüylerimi diken diken etti. Kasaba korkusu, her zaman etkileyicidir. "O kasabaya gitmeyin çünkü orada ...... var." Her zaman okuru/seyirciyi kıskıvrak yakalayan bir başlangıç noktasıdır. Korku, kasabaya hakim olmuştur ve kasaba sınırları dışındakiler bunu iyi bilirler. O korku, o kasabanın sorunudur, kimse bulaşmak istemez. Bu bahsettiğim duruma korku filmlerinin girişlerinde rastlayabilirsiniz. Ya da hikayenin bitişinden sonra bir küçük sahneyle karşınıza çıkabilir. Stephen King romanlarının filmlerle benzeyen noktaları olduğunu daha önce belirtmiştim. Korku sineması, Stephen King'in kaleminden çıkmış unsurları kullanmaya başlayalı çok oldu, hala da kullanıyorlar. Korku Ağı'nın gerek başı gerek sonu sizlere ürpertici bir sinema filmiyle karşı karşıya kalmışlık hissi aşılayacak. Kitabın yeni baskısı bu şekle gelsin diye özenle hazırlanmış. Orijinal baskısı elimde var fakat ben yenisini okudum. Eski baskıda, kitabın sonundaki çıkarılmış sahneler bölümü ve kısa bir iki hikayenin bulunmadığını biliyorum, yanılmıyorsam tabi. Korku Ağı, net bir korku romanı. Klişeleri çok güzel kullanıyor, bu konuda öyle iyi ki klişelerden kendine has noktalar üretebiliyor. Hem korkmak için yeni yollar arayanları, hem de eski korkulara özlem duyanları gayet güzel tatmin ediyor. Bizlere de geceleri rüyalarımıza konuk olacak o lanetli kasabayı bırakıyor: Jerusalem's Lot.
Korku Ağı
Korku AğıStephen King · Altın Kitaplar · 20171,061 okunma
··
146 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.