Gönderi

·
Not rated
et-Tefsîrü'l-kebîr'i neşreden Şehhâte, Mukâtil'in İstiva, arş, kürsî, sâk ve yemînullah hususunda tecsîme düştüğünü, diğer haberî sıfatları ise te'vil ettiğini belirtmektedir. Makâlât kitaplarında geçen ağır ithamlar Mukâtil'in eserlerinde ortaya koyduğu görüşlerle uyuşmamakla birlikte et-Tefsîrü'l-kebîr'de teşbih ifade eden bir kısım nakil ve izahların bulunduğu da bir gerçektir. Bu sebeple onun yorum ve açıklamalarında kelâmı anlama ile kelâmın konusu olan varlığı anlama arasında doğrudan bir ilişki kurarak, bir meselenin mutlak gayb alanına ait olmasıyla hem gayb hem duyu alanıyla ilgili oluşunu birbirinden ayırdığı sonucuna varılabilir. Buna göre Mukâtil mutlak gayba dair âyetleri aklî çıkarımlarla te'vil cihetine gitmemektedir; çünkü naklî bir delil olmadan bu tür nasların açıklanamayacağını düşünmekte ve sadece âyetin zikrettiği gerçekliğin Kur'an genelindeki paralel anlatımlarına başvurarak ilgili rivayetleri sıralamaktadır. Açıklama türünden söyledikleri ise daha çok rivayetlerin muhtevasından bir bütünlük oluşturmaya yöneliktir. Bu tür bir te'vil tarzı, asıl itibariyle mevcut malzemenin aktarılmasından ve Selefe has bir yaklaşımla ifadeleri olduğu gibi kabul etmekten ibarettir. Buna karşılık gaybî boyutu olmakla birlikte aslında duyulur âleme dair âyetlerden teşekkül eden ikinci kısımla tamamen duyulur âlemle ilgili âyetlerden oluşan üçüncü kısımda ya doğrudan lugavî açıklamaları ya da istidlal ve ri­vayetleri kullanarak âyetin yorumunu ortaya koymaktadır. Bu yönüyle Mukâtil Selef yaklaşımından ayrılmakta ve Selefin yorumlamaktan kaçındığı haberî sıfatları te'vil etmektedir. Dolayısıyla Mukâtil'in yaklaşımı bir ifade tarzı olup onun teşbihe düştüğünü söylemek isabetli değildir. Peygamberlerin ismet sıfatına sahip olduklarına dair Mukâtil'in görüşü daha sonra kelâm ilminde benimsenmiş ve kendisi ismet inancının temelini oluşturan âlim olarak kabul edilmiştir. Mukâtil'in ilmî şahsiyetinde öne çıkan yönü tefsirciliğidir. Her ne kadar kendisinden önce Saîd b. Cübeyr, Hasan-ı Basrî, Amr b. Ubeyd, Mücâhid b. Cebr, İkrime el-Berberî ve İbn Cüreyc gibi âlimler Kur'an tefsiriyle meşgul olmuşlarsa da onların tefsirleri hem kısmîdir hem de tamamı günümüze ulaşmamıştır. Mukâtil'e atfedilen eserler onun nâsih-mensuh, muhkem-müteşâbih, vücûh-nezâir gibi tefsir ilminin ana meseleleriyle ilgilendiğini ve bu konularda kitaplar yazarak, bu ilmin inşasında önemli rol oynadığını göstermektedir. Mukâtil âyeti âyetle tefsir etmiş, rivayet ve dirayet yöntemini birlikte kullanmıştır. Bu sebeple Mâtüridî gibi sistematik ve kapsayıcı olmasa da aklî tefsir yöntemini kullanan ilk müfessir kabul edilmiştir.
Muhtasar Tefsir-i Kebir
Muhtasar Tefsir-i KebirMukatil Bin Süleyman · İşaret Yayınları · 20158 okunma
··
62 views
Marry okurunun profil resmi
İsrailiyat kaynaklı diye çok eleştirilen bir tefsir diye okumuştum bir kitapta. Bu tefsirin e-kitabı var mı? İlk tefsir olması ve akli ve nâkli mânâda diğer tefsirlere göre daha zorlu olduğu söyleniyor. Eğer varsa e-kitabı gönderebilir misin?
Mir'at-ı Cünun okurunun profil resmi
Bir süre önce vardı hâlâ duruyor mu bakayım. Evet İsrailiyata yer vermiş. Ama kaynaklı demek biraz abartılı. İsrailiyat sahabi ile girmeye başlamış. İbn Abbas, ibn. Kaab gibi isimler zaten haşır neşirdi. O da onlar gibi İsrailiyat ile haşır neşirdi. Onun asıl eleştirilme sebebi yaşadığı döneme hakim olan Mücebbi görüşlerdir. Ama o dönem de, öncesinde ve sonrasında yaşayan alimlerin geneline hakimdi(Fahrettin Razi'nin Allah ne yerde ne de gökte Allah her yerdedir görüşüne kadar). Bu yüzden eleştiriyorlar çünkü klasik kaynakları okumuyorlar.
3 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.