Gönderi

Yaradılışın ilk gününe, ve son gününe, yemin olsun, Tanrı’nın hükmüne ve küfre, Ebedî hakikatin zaferine, Sırtımdaki günahın keskin utancına; Bu rüyanın kısacık şanına Yemin olsun, ve burada karşılaşmamıza Ve firkat tehdidine; Yemin olsun tüm sahiplerine, Kader’in emrime sunduğu ruhların, İlâhî kılıçlar üzerine ant içerim, Düşmanlarımın savurduğu – Hissiz, uykusuz melekler zümresinin; Yemin olsun sana, senin hayatına, ölümüne, Son, uzun nazarına ve ilk eşkine, Nâzikçe nefes alışına, Saçının ipeksi sağanağına, Yemin olsun cefaya ve saadete, Yemin olsun bu bizim aşkımıza bile, - Vazgeçtim tüm intikam arzularımdan, Vazgeçtim yılların gururundan; Bugünden sonra hiçbir yalan vesvese Musallat olmayacak hiçbir ruha; Aradığım selamet, Aradığım aşk, garâm, Aradığım ‘En Üstün İyi’ye iman. Ve hakikî nedâmetten bir gözyaşıyla, Sileceğim bana kalmış olan kızgın çizgilerini İlâhî öfkenin, yüzümden ki Sana daha lâyık olsun. Umulur ki tüm Dünya, sakin bir hoyratlıkla Çiçek açıverir, tamamen benden habersiz! İnan bana, tek ben sahibim basiretine Seni sevebilmenin: zira öyle belledim ki Senin yüceliğini, hiçkimsenin başaramayacağı kadar: Sensin benim kutsalım. Bugün Kudretimdir ayaklarının önüne serdiğim. Ve bir anlığına da olsa aşkın için Hazırım vermeye ebedîyyeti. Zira sabit, hakikî ve güçlüyüm Aşkında – kötülükte olduğum kadar; Göğün hür ruhu, seni taşıyacağım Yıldızların üzerine, oraya İhtişam içinde melîkem olup hükmedeceğin yere, Tamara, rüyamın ilk aşkı, Ve dönüp baktığında dünyaya Ne bir nedâmet, ne bir merhamet hissedeceksin, Meyus seyyâre, kıtlığını çeken Bâkî güzelliğin, âdet edinmiş Basit duyguları, dar akılları, Suç ve infazların, Sonu gelmez korku çarkını çekip durduğu yer: Âdem korkar sevmekten ve korkar nefret etmekten. Oysa bilmez misin ki sen aşk nedir burada? Taşar kaynayan gencecik kan – Fakat günler geçer de soğuyuverir kan! Kim direnebilir ki uzayıp giden cazibesine Can sıkıntısının, değişimin ve yeniliğin? Veya rakib rüyanın farklılığına Hayır! Yaşlanmak yoktur benim aşkıma, Ve solmak sessizliğinde, kaba Camiasında kıskanç kölelerin, Arasında cimri ve soğuk Sözde arkadaşların ve hakikî düşmanların, Ezilmek altında beyhude işlerin ve edepsiz Çabaların, boş umutların ve kuruntuların! Senin kaderin değil burada soluvermek, Ve, tutkusuz, saklamak ruhunu Bu duvarların ardında, kokusuz bir gül gibi Hiçbir balarısının ziyaret etmediği Ve kör kalmış Ulûhîyete. Hayır, asla! Sevdiceğim, senin sabahın çizilmiş farklı bir kaderle, Farklı bir vecit derinliğiyle, Farklı bir hüzün ölçüsüyle; Öyleyse geride bırak tüm eski fikirleri, arzuları ve bırak kaderine zavallı dünyayı. Sonra bunun karşılığında, arzulayabilirsin Hikmet diyârlarına girebilmeyi, Ve işte oralarda sunacağım sana Bana tabi tüm mahlûkâtı, Emrimde hizmet edecekler sana. Yumuşak elli, sihirli maiyet Ve Sabah yıldızından, senin için, Koparıvereceğim altın tâcını bir gece, Geceyarısı şebnemini alacağım çiçeklerin Ve serpeceğim damlaları parlak sağanaklarda Tâcını daha muhteşem kılabilmek için. Öreceğim gün batımının saçtığı ışık hüzmelerini Seni bir örtü gibi sarsın diye; İkimizle dolduracağım havayı Tâzelik ve nefis bir kokuyla; Ve her daim fısıldayacağım kulağına Yumuşak çalgıların tatlı seslerini; Turkuvazdan ve kehribardan, Göz alıcı konaklar kuracağım sana, Göğe uçup süzüleceğim' Denizlerin en dibine batacağım – Arzu ettiğin her şeyi sana sunacağım Ama ne olur, sev beni…
··
120 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.